Bir telaş, bir telaş...
Bir hareketlenme başlar malum yerlerde.
Dostlar alışverişte görsün misali, arı gibi çalışmalar başlar.
Ve harala gürele başlayan göstermelik hizmetler,seçim bittikten sonra .....!
Boşlukları siz doldurun.
Oldum olası,kirli gelmiştir siyaset bana.
Niçin dürüst olunmaz?
Niçin yerine getirilmeyecek sözler verilir?
Koltuğun kerameti nedir ki, kişiliği metamorfoza uğratır?
Niçin yetinilmez ?
Daha,daha ,daha 'hedonistik adaptosyon' denilen doymazlık aymazlığı başlar.
Neden?
Savunma şudur:
'Koltuk öyle bir melanettir ki, kim geçerse geçsin değişir.'
Ölüm var ölüm!
Sultan Süleyman'a kalmamış dünyalıklar...
Ölmeden önce demiş ki ; " tabutumun kapağını kapatmayın, bir elimi dışarı çıkarın ki görsünler, giderken hiç bir şey götürülmediğini."
İnsanoglu ders almıyor.
Katılmamak mümkün değil.
"Şimdi çok iyi anladım ki, zübük bir tane değil. Biz hepimiz zübüğüz.
Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızda böyle
zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip, işte başımıza
böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz, kendi
zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklerimizin birinin tek zübükte
birleştiğini görünce ona kızıyoruz."
Diye yazan vakti zamanında sevgili Aziz Nesin'e.
Zübük ne demek?
Bir halk deyimi...
Şöyle yazıyor tanımında;
"Kendi çıkarları için, her yolu mübah sayan kişi...
Sözünde durmayan, üç kağıtçı, egoist, düzenbaz, ahlaksız, kalleş, namussuz
palavracı, dönek..."
Öyle yazıyor.
Üç noktayla bitmesi şu demek;
Valla daha çok var ama yazmaya utandım.
Yahut, yazmaktan yoruldum, bitmez bu.
Şahsen benim de çok sevdiğim bir Kemal Sunal filmidir.
Aziz Nesin kaleminden uyarlanmıştır.
Durup dururken aklıma geldi işte.
Yoksa zinhar, her caddede, her sokakta yapılan parti propagandalarının,
konuyla uzaktan yakından alakası yok!
Aziz Nesin yad edilmek istemiştir belki.
Öyle der ya büyüklerimiz;
"Rahmetli, okumanı istiyor herhal , bir yol okuyuver."
!!!
Olsaydı şöyle derdi eminim;
'Bana değil de, okunduğunu farkedemeyen okunmuşlara...
Artık neresine, neresiyle okunduğunu buluver.'
Hadi bir soru daha size...
Politikacıların, en akıllıca politikası nedir?
Bir ipucu cümlesi vereyim, demokrasimizin en büyük nimeti diye...
Demokratik strateji desem...
Bulamadık mı?
Fazla yormayayım beyninizi, eşref saatimdeyim, iyisiniz hadi.
Demokrasi tarihimizin en büyük stratejisi olan,
"Ben değil, SEN SEÇTİN! "