AKP ile başlayan döneme ‘Yeni Türkiye’ dediler ama öncelikli olarak Osmanlı özlemiyle yönetmek istediler. Ayak diretenleri ikna edemeyince, yöntem değişikliği yapmak zorunda kaldılar.
Her alanda ve her kurumda kadrolaşma yaratarak, ‘hayatı başkalarına nasıl zindan ederiz’ sorusuna yanıt aradılar, buldular ve uygulamaya başladılar.
Son olarak da, yayıncılıkta akıl almaz sansürleme sistemlerini oluşturdular. Bu sistemi hakim kılacak havuzda yer alan Tivibu, Digitürk, Kablo TV ve Teledünya, hükümetin kararlarıyla zaptu-rapt altına alma ihtiyacı duyduğu 7 televizyon kanalını platformlarından çıkardığını duyurdu.
Bu, açıktan bir kadrolaşma havuzunun tercihidir…
Sansür kararını veren Tivibu, Digitürk, Kabloı TV ve Teledünya’nın tepe isimleri Saray’ın oluşturduğu isimler. Bu isimlerin hepsi Erdoğan’a çok yakın isimlerdir.
Bu kadrolaşma havuzunun son durumuna bakmak yeterli olacaktır…
Örneğin Kablo TV ve Teledünya’nın bağlı olduğu Türksat’ın yönetim kurulu üyeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’na yakın isimlerden oluşuyor. Üyeler arasında Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı Bilişim Teknolojileri Başkanı Ali Taha Koç, Başbakan Başdanışmanı Maksut Serim, AA Genel Müdürü Şenol Kazancı gibi isimler bulunuyor.
Türksat karar organında Ulaştırma, Denizcilik, Haberleşme, Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Yusuf Suat Hasçiçek, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hamdi Yıldırım var.
Önce Digitürk…
Çukurova grubu tarafından kurulan Digitürk’ün gruba ait yönetim hakları, Mayıs 2013’te TMSF’ye geçmişti. TMSF, platformu geçen temmuz ayında Katarlı medya grubu Al Jazeera bünyesindeki BeIN Media Group’a satılmıştı. 3.5 milyon abonesi bulunan platformun satış fiyatı ise açıklanmamıştı. Satış öncesi Katar emirinin sadece iki saatliğine Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi dikkat çekmişti. Katarlı firmanın AKP ile yakınlığı kamuoyunda tartışma konusu olmuştu. Digiturk’ün 7 kanalı platformdan atmasının ardından başta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere siyasiler art arda tepki göstermiş ve çok sayıda abonelik iptali gelmişti.
Ve Telekom…
Digitürk ve Kablo TV’den önce sansür operasyonunu gerçekleştiren Tivibu ise Türk Telekom’un dijital yayın platformu. Yaklaşık 10 yıl önce, AKP iktidarı döneminde Türk Telekom’un yüzde 55’i Suudi Öger Grubu’na satılmıştı. Dev şirketin yüzde 30’u Hazine’de, yüzde 15’i ise halka açık. Telekom da yine diğer platformlar gibi AKP’li ya da AKP’ye yakın isimlerin “havuzu” haline getirildi. Telekom’un yönetim kurulunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “prenslerinden” danışmanı İbrahim Kalın’ın kızının okul taksitlerini ödeyen, 25 Aralık operasyonunda adı geçen işadamı Abdullah Tivnikli, eski Başbakanlık Müsteşarı ve yeni Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, AKP’li bürokrat Fahri Kasırga, Bilal Erdoğan’ın arkadaşı ve TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren, Erdoğan’ın ekonomi başdanışmanı Yiğit Bulut gibi isimler yer alıyor.
AKP’nin kadrolaştığı bir diğer kurum da Turkcell oldu…
Kurumun yönetimine ardı ardına AKP’li eski bakanlar atandı. Yapılan kadro değişikliklerinden sonra firmanın reklam bütçesi yandaş gazete ve televizyonlara kaydırıldı. AKP’li eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, yine eski AKP’li Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Bezm-i Alem Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Akça, Turkcell’in yönetim kadrosundaki bazı isimler.
Son olarak TİB…
Özellikle internet sansürü konusunda AKP iktidarında yıldızı parlayan bir diğer kurum da Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB). 2005’te AKP tarafından kurulan TİB, iktidardan gelen talepler üzerine anında erişim engeli uygulayabiliyor.
Yeni Türkiye’yi düşünmek, görüldüğü üzere hiç de kolay değil.
Bu havuzla birlikte düşünmek gerekir. Çünkü, ülke in sanının üzerine çöken kabusu oluşturan, algısını değiştiren benzer yapılanmalardır.