AKP ile başlayan dönemde, sözde eski Türkiye’nin yerine yeni ve bambaşka bir Türkiye inşa ediliyor.
Bambaşka bir Türkiye inşası için ellerinden geleni yaptıkları kesin. Ama, bu yeni bir Türkiye anlamına gelmez. Ancak, çağdaşlıktan uzaklaştırılan, dünyada gittikçe yalnızlaştırılan bir Türkiye yaratır.
Bilindiği üzere, uzun yıllar Türkiye’nin dış politikasını anti-komünist tezler belirledi. Ama, şimdilerde, kimlik bunalımı yaşayan bir dış politika ile karşı karşıyayız. Artık Sovyetler Birliği yok, reel sosyalizmin geri düşmüş, komünizm tehlikesi de ortadan kalkmış. İşte, Türkiye’nin dış politikasında bu yüzden köklü değişiklikler oldu. Amerikan emperyalizmi ile kurulan ilişkilerin boyutu, şekli ve içeriğinde önemli değişiklikler yaşandı.
Bu değişimin pratik karşılıkları ise apaçık ortada…
Pazılın tamamlanabilmesi için yaratılan başlıkları birlikte sıralayalım.
IŞİD ile ortaklık,
PKK ile müzakere süreci,
Irak’ta oluşacak yeni durumda rol alma çabası,
Suriye’de kurulacak tampon bölge ihtimalinden istifade etmeye çalışmak,
Kobanê saldırısı,
Musul Konsolosluğu rehinelerinin serbest bırakılması,
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun şovu…
AKP’nin Ortadoğu eksenindeki dış politikasını anlamak için yeterli başlıklar değil mi ?
Neymiş, Yeni Türkiye imiş, galiba tam da böyle bir şey. Ortadoğu’da bir kaos içinde debelenip duran bir yeni Türkiye…
Recep Tayyip Erdoğan, IŞİD’in elindeki rehineler için gündemden düşmeyen pazarlıklarının siyasi bir içerikle yapıldığını söylüyor. Erdoğan’a göre, Yeni Türkiye, Ortadoğu’da cihatçı teröre ya da savaşa maruz kalmış insanlara ev sahipliği yapacak kadar büyük bir milletin devleti olacakmış.
Bunun anlamı şudur;
Bölgede, uzun sürecek kaosun tam göbeğinde yer edip, lider rolünü çalmak için her riski göze almak…
İşte, Yeni Türkiye’nin dış politikasının dayandırıldığı önemli ayaklardan biri olan Ortadoğu politikasının kırmızı çizgileri…
AKP’nin yeni Türkiye’sinin Ortadoğu’da dolaşan dış politikası, çakallarla dans etmeye benziyor. AKP, bölgede yeni Osmanlıcılık hattını kurup bir güç olma yolunda çaba göstermeyi sürdürecek gibi. Ama, büyük çakallarla dans ederken, Yeni Osmanlıcılık yetmez. Daha kıvrak figürler gerekli.
IŞİD terörü karşısında alınan tavıra gelince…
IŞİD’in Kobanê’yi hedef alan saldırısının oluşmasında AKP desteği var. Bunun karşılığında rehine pazarlıklarına girildiği ortaya çıkmış gibi. Recep Tayyip Erdoğan da, bu durumu ‘’velev ki takas olsa bile’’ sözleriyle teyit ediyor.
Bir tarafta IŞİD ile kurulmuş olan ittifak varken, madalyonun öbür yüzündeki Amerikancı cephenin zorunluluklarını aşmak hiç kolay olmayacak. Bir yandan silah, para, lojistik konusunda destek olunan bir terör örgütüyle işbirliği devam ederken, diğer tarafta NATO’nun aldığı kararlara uymak zorunluluğu…
AKP iktidarını çok zor günler bekliyor, çok zor…
NATO’nun aldığı kararlara karşı çıkmayı göze alabilir mi?
Her türlü destek sağladığı ve ekonomik ilişkiye girdiği teröristlere ihanet durumunda, cihatçı terörün ülke içinde yapacaklarının korkusuyla yaşayabilir mi?
Kara harekatına katılmayız, İncirlik üssünü kullandırmayız ancak Suriye’de tampon bölge istiyoruz söylemi ile içeride Kürt barışı edebiyatı ne kadar devam ettirilebilir?
Tüm bunlar AKP iktidarı açısından kriz unsurudur.
AKP’nin sözde Yeni Türkiye dış politikasını reddeden bir tutum alınabilir olması yolumuzu açar. Bölge halklarının ve ülkemiz emekçilerinin kurtuluşu, AKP iktidarının ve onun Yeni Türkiye söylemiyle dayattığı politikaların yenilmesinde yatmaktadır.