Yeni Türkiye’de habercilik, gazetecilik

 

 

AKP’nin ‘Yeni Türkiye’ kodlamasıyla kökten değişiklikleri topluma dayattığı ülkemizde, gazetecilik kriterleri de doğal olarak erozyona uğruyor.

Onlarca gazeteci, saray saltanatına boyun eğmediği, eleştirdiği için işinden oldu. Bazıları hapishanelere tıkıldı, bazıları yoksulluğa, çok sayılabilecek kadarı da işsiz yaşamaya mahkum edildi.

Bu tablonun oluşmasına, mesleki kriterler açısından gerekçe bile bulunamaz. Ama, Yeni Türkiye’de gazetecilik yapmak A’dan Z’ye riskli bir hale geldi. Sosyolojik ve siyasal durumun yarattığı yeni model içinde, gazetecilerin haber yapmasının kısıtlanması ve engellenmesi, bunun da özgürlüklerini kaybetmelerine uzanan sonuçlar doğurması, olağan hallerden biri olmaya başladı.

Ne yapar gazeteciler ?

Tabi ki, haberciliğin kuramsallığında da belirtildiği üzere, evrensel kabul olarak bilinen ve ‘’5 N1K’’ sorularına aynıt üreten bilgiler toplamını kompoze ederek halka sunar.

Yani, kısaca gazetecilerin haber yapma kriteri, kuramsal olarak ''5N1K sorularına yanıt vermek''tir. 
Yani, haber, alınan bilginin NE, NEREDE, NEDEN, NASIL, NE ZAMAN ve KİM sorularına yanıt veren kompoze edilmiş toplamıdır. 
Cumhuriyet Gazetesi de, bu gerçeğe DUVAR YAZILARI köşesinde dikkat çekmiş. 
''Yeni Türkiye'de gazetecilik'' başlığı verdiği o değerlendirmede, ''5N1K'nın yeni açılımı böyle'' diyerek sıralamış.

NE hakla yazıyorsun ?
NEREDE lan bu adamın patronu ?
NEDEN hala bunu gazeteden atmadınız ?
NASIL oluyor da bu adam benim hakkımda haber yapabiliyor
NE ZAMAN bana biat edeceksiniz ?
KİM olduğumu hatırlamıyorsanız, ben size mahkemelerimle hatırlatırım !

Bundan güzel tarif olabilir mi ?
Yeni Türkiye’de, gazetecilik yapmanın kriteri, yeni 5N1K tanımlamasına uymaktır. Ya da en azından böyle olduğunun algılanması isteniyor.

Yağma yok,

Gazeteciler, halkın haber alma hakkına saygı duyan, haber kriterleri üzerinden özgürce değerlendirmeler içeren üretimlerini sürdürüyor, sürdürecektir.

‘Yeni Türkiye’ söylemiyle ülkeyi gerici-faşist bir düzene mahkum etmek isteyenlerin düşündüğü ‘’embedded gazetecilik’’ (iliştirilmiş gazetecilik) yapılmasıdır.

Bunu yapan havuz medyası zaten var. Mesele, yapmak istemeyen, direnen, halkın özgürce haber alma hakkına sahip çıkmak için mücadele eden anlayışları ortadan kaldırmaya yönelik operasyonlarla yılgınlık yaratmak, bütün mesele bu.

Sarayın varlığını sürdürebilmesi buna bağlı görülüyor.

''HAYIR BÖYLE DEĞİL'' diyenler varsa, onları görelim...

Yalnız, sadece ‘böyle değil’ demek yeterli olmuyor. Böyle olmadığını kanıtlarıyla ortaya koymak gerekir.

Mesela, mesleklerini icra etmekten, sarayın çıkarlarına dokunan haber yapmaktan başka suçları olmayan 29 gazetecinin neden hala cezaevinde tutuklu olduğunu anlatmaları gerekiyor.

Gazetecinin görevinin ‘’ne pahasına olursa olsun devletin çıkarlarını korumak’’ değil, ‘’halka, gerçek bilgilere dayalı haberler vermek’’ olduğunu hiç unutmamak gerekir.

O yüzden, Ne Can Dündar, ne Erdem Gül ve ne de diğer gazeteci arkadaşlarımız, halen tutuklu olsalar bile yalnız değillerdir. Onlar, sadece gazetecilik yaptıkları için bugün cezaevinde iseler, bu özgürlükleri kullandırmamak için her yolu deneyenler, iktidar gücünü kaybettiğinde zindanlarda boşalacak koğuşları doldurmaya şimdiden aday olmuşlardır.

Yeni Türkiye’de habercilik, gazetecilik zor iş. Ama, siyaset yapmak da artık bir o kadar zor. O yüzden, yelpazenin neresinde durursa dursun, ne tür siyaset yaparsa yapsın, gücü elinde bulundurduğu dönemde karar verirken, çok daha fazla düşünmek zorundalar.

Freni boşalmış kamyon misali bayır aşağı koşarken sağı solu devirerek siyaset yapma anlayışı, ülkeyi ve muktedir kişileri tarihin karanlık kuyularına iter.