Nietzsche şöyle demiş:
"Derisini değiştirmeyen yılanlar ölmeye mahkûmdur. Bu durum düşüncelerini değiştirmeyen zihinler için de geçerlidir..."
Aynen öyle.
Sabit fikirli olmak kadar ahmakça başka bir şey daha yoktur.
Çünkü onlar inatçı katır gibidirler, dediğim dedik öttürdüğüm hep düdük derler.
Kargadan başka kuş tanımaz, bildiği yoldan şaşmazlar.
Ne anlatırsan anlat bildiğini okur, yanlışını doğru diye savunur.
Çünkü o sabit bir düşüncenin kurşun askeri olmuştur bir kere.
Düşünsenize 40 yıl önce dünya nasıldı…
Bugün sıradan hatta basit olarak nitelediğimiz birçok araç gereç o yıllarda hayal gibi bir şeydi.
Örneğin sabit fikirli olanlar 40 yıl önce teknolojinin bugün geleceği noktayı asla düşünemediler.
Beyinlerine empoze edilen fikirlerinin esiri olup çıktılar.
Çünkü onlara göre kendilerinin doğru olarak gördüğü fikirlerine göre bir gün herkes kendileri gibi düşünecek ve yaşayacaktı.
Eskide kalmak ve öyle yaşam için direndiler.
Sabit fikirliler aslında faşizme giden yolun taşlarını örerler.
Faşizm tek tip sabit bir düşüncenin sonucu değil mi zaten...
Düşüncelerimizi yenileyerek, değiştirerek ancak amacımıza ulaşırız.
600 yıllık Osmanlı niye çökmüştü?
Çünkü kendisini yenilenmeye kapatmış, kendi içinde izole olmuş, Batının teknolojisini, bilimini almamayı yeğlemişti.
Matbaanın 400 yıl sonra ülkemize gelmesi sanırım bunun en somut kanıtı olsa gerek.
Osmanlıyı yöneten sabit fikirli, yeniliğe, değişim ve dönüşüme kapalı zihniyet sonuçta büyük kayıplar yaşatmıştı.
Neyse ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi değişim ve dönüşümü sağlayan bir lider sayesinde ülkemiz birçok zorluğu aşarak muasır medeniyet yolculuğunu sürdürdü.
Sözün özü sabit fikirli insandan bir halt olmaz, kendisini de, çevresini de karanlığa mahkum eder.
Mevlana yüzyıllar ötesinden ne güzel demiş:
“Dünle beraber gitti cancağızım
ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım..”