Kışla bahar arasında günler geçiriyoruz.
Soğuk havada sıcak günler yaşıyoruz.
Sabah evden çıktım, sokaklar renk cümbüşüne dönmüş.
Tüm siyasi partiler bayraklarını asmış, yan yana, kavga etmeden, kırmadan dökmeden gelip geçeni selamlıyor.
İşte buna demokrasinin erdemi denir.
Yurttaşlar, siyasetçilerden daha sağduyulu.
Yukarıda olup bitenlere göre davranılmış olsa vay halimize.
Genel seçim havasında geçen yerel seçime sayılı günler kaldı.
Gürültüden hiçbir şey anlaşılmıyor.
Belediyelerin borçları, alacakları, yapacakları işler sorgulanmıyor.
Bu durum bana yerel yöneticilerin hesap vermekten kaçtıkları hissi veriyor.
Eski günleri özler olduk.
1990’lı yıllarda iktidar ve muhalefet yan yana gelirdi, gazeteciler onlara soru sorardı.
Kimin ne yaptığı, ne yapacağı daha iyi anlaşılırdı.
Bugünlerde bakıyorum, herkes olmadık sözler veriyor.
Tabiri caizse cennet vaat eden bile çıkıyor.
Bu uçuk kaçık sözlere inanan insanlar var.
Veya inanıyor gibi davranıyorlar.
Kentlerin hiçbir sorunu konuşulmuyor.
Depremden çevre ve hava kirliliğine, toplu taşımacılıktan temiz su kaynaklarına kadar onca sorun var.
Kaçak yapılaşma, imar yolsuzlukları, her biri, başlı başına birer sorun.
Nereden bakarsanız bakın, şehirlerde her geçen gün yaşam daha zorlaşıyor.
Bütün bu önemli konuları, bu kargaşa içerisinde konuşamaz olduk.
Ortak akla, ortak çözüme her zaman olduğundan daha fazla ihtiyacımız var.
Sağduyulu olamazsak çözüm üretemeyiz.
Birbirimize meydan okuyarak hiçbir olumsuzluğun üstesinden gelemeyiz.
İnatla, ısrarla yanlışları savunmak ve korumak kimseye yarar sağlamaz.
Tek başına sandık, her şeyi çözmez.