Eğitim-Sen Gebze Şubesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı yazılı açıklama ile kutladı. “23 Nisan’ın 101’nci yılında çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak için mücadeleye” başlığıyla yapılan açıklamada, ‘Çocuklarımızın karşı karşıya olduğu tüm tehditlere, onların haklarına yönelik her türlü saldırıya ve yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen çocuklarımıza ve öğrencilerimize onurlu bir gelecek bırakmak için tüm gayretimizi seferber edeceğimizin bilinmesini istiyoruz. Salgın sürecinde ayrı düştüğümüz öğrencilerimizin ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor, onlara sağlıkla kavuşacağımız günleri sabırsızlıkla bekliyoruz” denildi.
101’NCİ YILINDA HALA
BUNU ANLATIYORUZ!
Yazılı açıklamada ayrıca şu görüşlere yer verildi: “23 Nisan’ın 101. yılında da çocuklarımız bayram yapmak yerine karşılaştıkları sorunlarla baş etmek durumunda kalmaktadır. Kurumsallaşmış bir demokrasiye sahip olmamız gerekirken, TBMM’nin açılışının 101. yılında bizler hala egemenliğin kaynağının halk olduğunu ısrarla ve inatla anlatmaya devam etmek durumunda kalmaktayız. Tüm zorluklara ve engellere rağmen demokrasiyi de egemenliğin kaynağının halk olduğunu da savunmayı ve anlatmayı sürdüreceğiz.
GERÇEK ANLAMDA BİR BAYRAM DEĞİL
23 Nisan, dünyada çocuklara armağan edilmiş ilk ve tek bayram olmasına rağmen, çocukların eğitim hakkı başta olmak üzere, sağlıklı gelişme hakkı sürekli olarak ihlal edilmektedir. Çocuklara yönelik şiddet, istismar, cinsel saldırı ve ayrımcı uygulamaların giderek artması, çocuk emeği sömürüsünün sürdürülmesi, Türkiye’de çocuklar açısından gerçek anlamda kutlanacak bir ‘bayram’ ortamının olmadığını göstermektedir.
AYKIRI ADIMLAR
Türkiye’de çocukların yaşadığı ağır sorunlar, evde, okulda ve sokakta karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikeler her geçen gün artmaktadır. Türkiye nüfusunun yüzde 30’a yakınını çocuklar oluşturmaktadır. Çocukların fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, kültürel ve duygusal gelişimlerine zarar veren politika ve uygulamalar her geçen yıl artarken, yaşam ve eğitim hakları başta olmak üzere, sağlıklı büyüme ve gelişim hakkına aykırı adımlar atılmaktadır.
KUTLANACAK GÜNDEN
BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİL
Türkiye’de özellikle kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi sorunu sürmektedir. Okula gidemeyip çalışmak zorunda bırakılan, çocuk yaşta evlendirilen, cezaevlerinde olan, cemaatlere, tarikatlara, dini yapılara mecbur bırakılan, temel hak ve özgürlükleri yok sayılan çocuklar için kutlanacak bir günden bahsetmek mümkün değildir.
BU SORUNLARLA YAŞAMAK
ZORUNDA BIRAKILDILAR
Türkiye’de çocuk iş gücü sürekli artmakta, eğitim çağındaki çocuklarımız okumak yerine tarlada, sanayi sitelerinde son derece sağlıksız, ilkel koşullarda çalışmaya ve yaşamaya zorlanmaktadır. Çocuk işçiliğinin her geçen yıl artması, mülteci çocuklara yönelik ayrımcı uygulamalar, çocukların en temel yaşam ve eğitim hakkının tehdit altında olmasının hiçbir insani açıklaması yoktur. Türkiye’de yaşayan çocukların bugünü ve geleceği için en büyük tehdit, yaşamlarının henüz başlarında olmalarına rağmen, bu kadar çok acı ve sorunla yaşamak zorunda bırakılmış olmalarıdır.
İSTİSMARIN SORUMLUSU
MEB VE İKTİDARDIR
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, sözleşmenin çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı, katılım hakkı, ayrım gözetmeme, güvenli bir ortamda büyüme hakkı şeklinde temel ilkeler üzerinden belirlenen yükümlüklerinin büyük bölümünü yerine getirmediği gibi, çocuklara karşı işlenen suçlara karşı kalıcı çözümler üretmekten uzak durmaktadır. Oysa Çocuk Hakları Sözleşmesi devletlere, çocuk haklarına saygı duymaya davet etmekte, bu hakların korunması ve ihlal edilmemesi için çeşitli yükümlülükler yüklemektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların istismardan korunmasında öncelikli görevi devletlere vermesine rağmen, özellikle eğitim kurumlarında (okul, yurt, kurs, ev vb.) yaşanan çocuk istismarı vakalarının birinci dereceden sorumlularının siyasi iktidar ve MEB olduğu açıktır.
SORGULAMAYAN BİR NESİL
Bugünkü Türkiye tablosunun çocuklarımıza vaat ettiği geleceğin ne kadar tehlikeli ve karanlık olduğunu görmek için, son yıllarda çocuklarımıza yönelik olarak işlenen suçlara bakmak yeterlidir. Çocuklarımız eğitim biliminin evrensel ilkeleri üzerinden değil, dini kural ve referanslara göre eğitilmeye çalışılmaktadır. Düşünen, eleştiren, sorgulayan değil, düşünmeden, sorgulamadan yaşayan bir nesil yetiştirilmek istenmektedir. Türkiye’de çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı vahim tabloyu değiştirmenin tek koşulu gerçek anlamda halkların egemenliğine dayalı, laik, demokratik ve bağımsız bir ülke mücadelesinin başarıya ulaşmasıdır.”
Pandemi, 2020 öncesi Eğitim-Sen Gebze çocuk şenliğinden…