Yaşam hakkı !

 

 

Suriye'de IŞİD zulmünden kurtulmak istemiyle yola çıkan mültecilerin güzergahı bir biçimiyle Ege kıyılarına ulaşıyor. Oradan bir şekilde Avrupa’ya açılmayı planlayan mülteciler, ‘’yaşama hakkı’’ için ölümü göze alıyor.

Zaten, mülteci ve sığınmacı politikaları açısından insan unsurunu en sona koyan güvenlikçi politikalar da, onlara ‘’yaşam hakkı’’ kullanımı için gereken olanakları sağlamıyor.

Çok sayıda olayla yüzlerce mültecinin Ege’nin sularında yaşamını yitirdiğini duyduk. Hem de, o kadar kısa süre içinde oluyor ki bu ölümler, daha birinin acısı dinmeden diğeri yaşanıyor.

Ayman bebeğin kıyıya vuran o cesedinin yarattığı infial belleklerimizdeki tazeliğini korurken, geçtiğimiz günlerde içimizi acıtan bir facia daha yaşandı. İzmir üzerinden Avrupa ülkelerine geçmeye çalışan Ali Alsaho, eşini ve en küçüğü 20 günlük, en büyüğü 9 yaşında olan 7 çocuğunu, teknenin batması sonucu kaybediyor.

Nasıl bir acıdır ?

O acıyı yaşayan baba Ali Alsaho, olayda 4 çocuğunun cesedini teslim alıyor. Ve ardından eşi ile 3 çocuğunun bulunması için denizi gözlemeye koyulduğunda, ‘’A rtık ne Suriye'ye dönmek, ne Türkiye'de kalmak, ne de Avrupa'ya gitmek istemiyorum’’ diyor.

Düşünsenize, daha özgür yaşama uğruna attıkları adım sonucu, çocuklarının hayatıyla birlikte kendi yaşamının da bittiğini söyleyecek noktaya geliyor.

Nasıl bir acıdır ?
Ali Alsaho, Suriye'nin Derizol bölgesinde ticaretle uğraşan biriyken, ülkesinde iç karışıklık çıkıp IŞİD'in hayatlarına müdahalesi sonucu ailesiyle birlikte kabus yaşamaya başlayınca, ölümle sonuçlanan sürecin de başına geliyor.

Baskıdan kurtulup çocuklarına daha iyi bir gelecek kurmak isteyen Ali Alsaho, eşi Ayşe ve en küçüğü 20 günlük en büyüğü de 9 yaşında olan 7 çocuğunu da yanına alıp Türkiye'ye kaçıyor. Kilis üzerinden yaklaşık 25 gün önce Türkiye'ye giren aile, daha sonra bağlantı kurduğu insan tacirleri aracılığıyla, İzmir'e geçiyor. Çeşme'de, bir grup mülteciyle tekneye bindiriliyor ve tekne kısa sürede ‘motor arızası’ sonucu denizin ortasında kalıyor. Sonra da, dalgaların şiddeti tekneyi alabora edince facia yaşanıyor. Canı gibi sevdiği çocukları elinden bir bir kayıp Ege’nin karanlık sularında kayboluyor. Çaresiz kalan Ali Alsaho yaklaşık 1.5 kilometre yüzdükten sonra balıkçılar tarafından kurtarılıp kıyıya çıkartılıyor. Verdiği bilgilerle hareket eden sahil güvenlik ekipleri kızlarından Amar (9), Şahazeren (7) ve Sacide (4) ile Muhammed'in (2) cesedine ulaşıyor.

Ali Alsaho, eşinin yanı sıra kızı Cennet (4), 20 günlük oğulları İslam ve Ömer için bir mucize gerçekleşmesini bekliyor ama günler geçip gidiyor. Kayıplara da ulaşılamıyor.

Nasıl bir acıdır ?

O, kendi deyimiyle ‘artık yaşamanın anlamı yok’ diye düşünüyor. Belki çok sayıda kişi de bunun en doğru yaklaşım olduğunu savunuyor.

Ama hayır, Ali Alsaho yaşamalı ve ailesini bu biçimde yitirmesine neden olan koşulları, o koşulları ailesine dayatan anlayışları sorgulayıp, yaşam hakkına saygı gösterine yeni bir dünyanın kurulması mücadelesine katkı sunmalıdır.

Acıları, ancak bu biçimiyle dinecektir…

Onlara '15 dakikada Yunanistan'da olursunuz' ve ‘can yeleği giymenize gerek yok, tekne güvenli’ diyerek bu acıyı yaşatanların acısını hiç dindirmeyecek bir yol da mutlaka bulunmalıdır, bulunacaktır.