2014 yılının Türkiye’sinde yasaklı bir şehirde kutlanan işçi bayramını halen daha anlayabilmiş değilim.
Dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan İstanbul’da OHAL ilan edildi.
Siyasal iktidar işçi bayramını, “ya benim istediğim gibi kutlarsın ya da sana şiddet uygularım” diyor.
Devletin görevi şiddet uygulamak değil.
Yasal işçi bayramını kutlamak isteyen yurttaşların can güvenliklerini sağlamak devletin asli görevidir.
Yaşanan şiddet görüntüleri için şimdiden mazeretler üretilecek!
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde seyahat özgürlüğü bu şekilde ihlal edilemez!
1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamamak için haklı bir neden ileri sürülsün.
Sokakta yürüyen insanların üzerine sıkılan gazlar, atılan bombalar, eli yüzü kanlar içerisinde kalmış insanlar, sürüklenerek gözaltına alınan onlarca yurttaş…
Bütün bunları birileri izah etmeli.
AKP iktidarı 1 Mayıs’ı resmi bayram ilan etti.
Buna rağmen hiç bir gerekçe gösterilmeden yasakladı.
Özgürlükler yasaklanarak sürdürülemez.
Bu inatlaşma daha büyük acılara neden olur.
Kocaeli’den Kayseri’ye mitinge giden işçileri taşıyan otobüs yuvarlandı.
Çok sayıda insan yaralandı.
Siyasi amaç uğruna sendikaları ayrıştıran anlayış, gerçekleri nereye kadar ayrıştırabilir?
Sokakları insansızlaştırarak, ulaşım hakkını engelleyerek bir yere varılmaz.
Uygulanan her şiddet onarılması imkansız yaralar açar.
Gezi eylemleri süresince öldürülen, sakat kalan insanların yaraları sarılmadan yeni sorunlar yaşatmak siyasal iktidara yarar sağlamaz.
Bayramı bayram havasından çıkartanlar tarihe karşı sorumludur.
Her karanlık, aydınlık günlerin habercisidir.
Milletvekilini, sanatçısını, aydınını, sendikacısını potansiyel suçlu ilan eden yönetimler gelecekte nasıl hatırlanacak?
Yasaklanan her gösteri dalga dalga büyür.
Yasaklamayla hiçbir şey başaramazsınız!