Ülkemizde okul, bölüm ve meslek tercihleri her ne kadar sürecin en son aşamasında yapılsa da dünyada bu durumun daha farklı geliştiği görülüyor. Özellikle Batı’da öğrenciler hayallerindeki okul ve bölümlere aylar öncesinde tek tek başvuruyor, gerekirse çeşitli mülakatlara giriyor. Sınava girmek ise genelde en son aşama oluyor. Oysa bizde öğrenciler genellikle bu tür tercihlerini sınavda elde ettikleri puana göre, yaklaşık 2 haftalık çok dar bir zaman aralığında yoğun stres altında gerçekleştiriyor.
HAYATINDA ÇEŞİTLİ SORUNLARLA KARŞI KARŞIYA KALABİLİYOR
Bu süreçte belirsizlik ve çevreden gelen ağır baskı dolayısıyla öğrencinin girdiği yoğun strese ek olarak bir de artık kalıplaşmış diyebileceğimiz bazı tercihler de etkisini gösteriyor. Örneğin ilk 10-15 bine giren her sayısalcı öğrencinin kesinkes tıp bölümünü tercih etmesi bekleniyor. Benzer örüntüler eşit ağırlık, sözel ve dil bölümlerindeki öğrencilere yönelik olarak da görülüyor.
Modern psikoloji bilimine göre ise meslek tercihinin önce adayın kişilik özelliklerine sonra da yeteneklerine göre belirlenmesinin doğru olduğu görülüyor. Burada kişilik özelliklerinden kastettiğimiz ise kişinin diğer insanlarla iletişim kurma tarzı, stresle başa çıkabilme durumu, içe dönüklük-dışa dönüklük, eylem odaklılık ya da fikir odaklılık gibi çeşitli faktörlerdir. Bu tür kişilik özellikleri dikkate alınmadığında öğrenci önce üniversitedeki akademik hayatında, sonrasında ise profesyonel hayatında çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalabiliyor.
BÖLÜMÜNÜ SEVMEYEN ÖĞRENCİNİN OKULU UZAYABİLİR
Heves ve heyecan duymadığı bir bölümde okuyan öğrenci doğal olarak sık sık derslerini kaçıracak, girdiği derslerde ciddi can sıkıntısı yaşayacak ve vize-final dönemlerinde verimli ders çalışamayacaktır. Dolayısıyla fakülteyi 4 yılda bitirmesi zor olabilir.
Akademik Başarı Kazanmakta Zorlanacaktır
Yanlış bölümü seçen öğrenci inanılmaz derecede sorumluluk sahibi ya da mükemmeliyetçi bir kişi olsa bile yine de genel not ortalamasını yüksek tutmakta zorluk yaşayabilir. Çünkü gerçekten ilgimizi çeken şeyleri çok daha kolay öğreniriz. Üstelik bu konularda daha çok pratik yaparız, gündelik yaşamımızda da yer veririz. Oysa bizim öğrencimiz için durum böyle olmayacaktır.
ÖĞRENCİ İLERLEYEN ZAMANLARDA BÖLÜM DEĞİŞTİRMEK İSTEYEBİLİR
Tercih ettiği bölümden memnun olmayan öğrenci sonrasında bölüm değiştirmek isteyebilir. Bu durumda ya tekrar sınava hazırlanması ya da yatay geçiş yapması gerekir. Her iki durumda da ciddi bir zaman israfı yaşanacaktır. Tekrar sınava hazırlandığında en az 1 yılı gidecek, yatay geçiş yaparsa denk saydırabileceği ders sayısına ya da kaçıncı sınıfta olduğuna bağlı olarak çok daha uzun süre kaybedebilir.
MEZUNİYET SONRASI EĞİTİMİYLE İLGİSİ OLMAYAN BİR MESLEĞE YÖNELEBİLİR
Aslında sık karşılaşılan ve her zaman olumsuz sonuçlanmayan bir durum olabilse de farklı bir meslek yapmak isteyen aday, hem eğitim olarak hem deneyim olarak akranlarına göre dezavantajlı bir başlangıç yapacaktır.
Bölümünü Bitirse ve O Mesleği Yapsa Bile Mutsuz Olması Çok Muhtemeldir
Böyle bir durumdaki aday gelecekte psikolojik sorunlara daha yatkın bir birey haline gelebilir. Yaptığı işten keyif almadığı için her sabah sadece yataktan kalkmak bile bir işkence haline gelebilir. Uzun dönemler boyunca mutsuzluk ve kronik stres yaşayabilir. Bu durumda hem geliri akranlarına göre daha düşük olabilir hem de depresyon ve kaygı bozukluğu benzeri psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir.
DOĞRU BÖLÜM VE MESLEĞİ SEÇMEK İÇİN ÖĞRENCİ NE YAPABİLİR?
bitest aday öğrencilerin yardımına bu aşamada yetişir. Yapay zekadan da destek alan bitest’i deneyimleyen öğrenciler önce bir kişilik envanteri doldururlar. Bu envanterde verdikleri yanıtlara göre kişilik tipleri belirlenir ve bir kişilik raporu sunulur. Son adımda ise kişilik tiplerine ve verdikleri spesifik yanıtlara göre adayları gelecekte çok mutlu edecek, orta düzeyde mutlu edecek ya da mutsuz olmalarına neden olabilecek bölümler belirlenir. Adayın geriye yapması gereken ise onu mutlu edecek bölümler arasından en çok ilgisini çekene yönelmek olacaktır.
İSA TURHAN