Salgının ilerlemesiyle birlikte işçiler sokağa çıkma yasağı ve ücretli izin kararının alınmasını beklerken Cumhurbaşkanı, “Üretimin ve ihracatın devamı en önemli önceliğimiz” dedi ve çalışanlar için gereken tedbirleri en kısa sürede alacaklarını bildirdi. Oysa ilk vakanın görünmesinden bu yana fabrikalarda hijyen için gerekli olan en basit ihtiyaçlar bile tam olarak karşılanmış değil.
Şirketler sosyal teması azaltmak için ofis çalışanlarını eve yönlendirirken fabrikaların çoğunluğunu oluşturan üretim işçileri eksiksiz çalışmaya devam ediyor. Yani üretim sürecinde sosyal mesafe korunmuyor. Birçok fabrikaya hijyen kutuları koyuldu ama boşaldığında tekrar doldurulması bir sonraki güne bırakılıyor. Fabrikalarda tuvaletler daha sık temizlense de aynı tuvaleti yüzlerce işçinin kullanmasının önüne geçilmiş değil. İşçilere verilen koruyucu ekipmanlarsa yetersiz. Günlük yalnızca bir maske ve eldiven kullanım hakkı tanınıyor.
Risk barındıran ortak kullanım alanlarıyla ilgiliyse farklı uygulamalar var. Kimi fabrikaların soyunma odalarında işçiler yan yana soyunup giyinmeye devam ederken, kimi yerlerde soyunma odaları kapatıldı. Kapatılan yerlerde “Evinizde giyinip, soyunun” deniliyor. Yani işçilere “Salgın riskini azaltmak” için çalıştığı iş elbiseleriyle servise binmeleri ve eve gitmeleri öneriliyor.
Birçok yemekhanede işçiler yan yana ya da karşılıklı yemek yemeye devam ediyor. Bazı işyerleri dönüşümlü yemek uygulamasına geçerek işçiler arasına bir metre mesafeyi korumaya çalışıyor. Bilim insanları salgına karşı sağlıklı ve iyi beslenmenin önemini vurgularken bazı işyerleri ise üç çeşit yemeği tamamen kaldırıp öğlen aralarında işçilere sandviç ve meyve suyu veriyor.
Servis sorunuysa çözülmüş değil. İşçiler servislerde yan yana seyahat ediyor. Toplu taşıma araçlarını kullanan işçiler için ise patronlar servis tahsis etmiyor. Kaldı ki iktidarın aldığı kararlar yüzlerce çelişki barındırıyor. Halk otobüsleri her gün trafik kontrolünden geçerken servislerde sosyal mesafenin korunup korunmadığına dair herhangi bir denetleme yok. Birçok fabrika girişine ateş ölçen termal kameralar konulmuş değil. Her fabrika girişinde ise ateş ölçümü yapılmıyor. Yapılan yerlerde ise ateşi yüksek olan işçi, iş yeri hekimine ya da sağlık kuruluşuna yönlendirilmek yerine evlerine gönderiliyor.
İşçilerin ücretli ya da idari izin talepleri karşılık bulmuş değil. Patronlar, 10 yıl kendisine kazandıran işçisin maaşını 10 gün cebinden ödemezken ya zorla yıllık izin kullandırıyor ya ücretsiz izne çıkartıyor. Ya da işten atıyor. Kimi işyerlerinde risk altında olan, kronik hastalığı bulunan işçilere izin verilmezken kimi fabrikalarda 50 yaş ve üstü, risk gurubunda olan işçilere yıllık izin kullandırılıyor. İzin hakkı olmayanlar ise ücretsiz izne çıkarılıyor.
Emekçiler için büyük hayal kırıklığı ise geçtiğimiz haftalarda yaşandı. İşçiler, sokağa çıkma yasağı, ücretli izin, faturaların ve kredi borçlarının ertelenmesini, salgın süresince temel hizmetlerin ücretsiz verilmesini beklerken iktidarın emekçilerden para istemesi büyük bir şaşkınlık yarattı. “Üretim önceliğimizdir. Çalışanlar için de tedbirler alacağız” deniledursun emeğin cephesinde yaşananlar bunun öyle olmadığını ve olmayacağını gösteriyor.