Ülkemiz, diğer dünya ülkeleriyle birlikte ciddi bir kabus yaşıyor.
Nasıl ve hangi nedenle yayıldığı pek bilinmeyen Corona (Covid 19) virüsünden nasıl korunacağız ya da ölümlü sonuçlarını nasıl azaltacağız diye düşünmekten, iş yapmaktan öncelikli bir şey yok.
Önlemler alınacak elbette ama bu önlemlerin yarattığı olumlu sonuçları görmek de toplumun en doğal hakkı. Bu psikolojik iyileşmeyi de, toplumun ruh sağlığının düzelmesini de sağlayacaktır.
Ama, bu konuya kafa yorması gerekenler, krizin yaşattığı ekonomik yetmezlik gibi başka zorlukları aşmak için bu krizi de fırsata çevirmeye çalışıyor.
Bu tür krizlerden çıkış ve mümkün olabilen en az kayıpla normale dönüşte toplumsal dayanışmanın başat bir rolü vardır. Ancak, bunun da organize biçimde yönlendirilmesi kaçınılmazdır.
Ne yazık ki, ülkemizde bu konuya öncülük etmesi gereken isimlerin önemli bir bölümü toplum karşısında güvenilirliğini neredeyse yitirme noktasındadır.
Birlikte düşünelim, deprem paraları nerede ?
Yoksa amiyane tabirle buharlaştı mı ya da 'cukka'mı edildi ?
Devletin bütçesindeki 'yedek akçe' nerede?
Özel bazı krizleri atlatmak amacıyla olmayacak yerlere transfer mi edildi ?
İşlevi AKP dönemleri ile sürekli tartışılan Kızılay'ın paraları da mı 'cukka' edildi.
Eğer böyleyse, hamaset yapıp, halkın milli duygularını okşayarak "Haydi bir olalım IBAN verelim" ya da "Haydi pamuk eller cebe" demekten başka yapacak bir şey kalmıyor.
Vatandaş diyor ki;
"Verelim, verelim de, yetmez ki.............."
Yani, yeni bir "yetmez ama evet" vakası ile karşı karşıyayız.
İlkinde ortaya çıkan sonuçları anımsadığımızda, ikincisine mesafeli davranmak herkesin en doğal hakkıdır.
Gerekeni önce devlet, sonra halk yapmalı, değil mi ?