Türkiye’de ve Gebze’de yıl 1989..
12 Eylül askeri darbesinin üzerinden dokuz yıl geçmiş.
Darbenin üzerinden silindir gibi geçtiği değerlerden emek…
1989’dan 19 sene önce 15-16 Haziran 1970’de en önemli ayaklarından biri Gebze olan büyük işçi direnişine imza atan emek..
1989’dan 9 sene önce sindirilmiş, pusturulmuş, bastırılmış emek..
9 yıl aradan sonra Gebze’de de yine 1 Mayıs için çıktı alanlara.
Arşivimde yok ama dönemin Gebze Sendikalar Birliği sözcüsü, Çelik-İş Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç’un aklımda kalan söylemlerinden esasla…
“Gebze’de 12 Eylül askeri darbesinin ardından 1 Mayıs’ı ilk kutladığımız yıllarda yürüyüş güzergahı üzerindeki, çarşı civarındaki esnaf kepenk kapatırdı..
Uzun yıllar basında, ‘1 Mayıs Gebze’de olaysız kutlandı!’ gibi son derece itici başlıklarla haber edildik. Sanki 1 Mayıs, olaysız kutlanamazmış gibi..”
**
1989’un siyasi literatürdeki adı, ‘Bahar eylemleri…’
1989’un son 9 ayının ve akabinde 1990’ın ilk 9 ayının yaşantımı merkezime koyduğumda literatürümdeki yeri, ‘Askerlik eylemleri!’
Yine o yıllar üstelik uzun süre idamla yargılananlar da dahil olmak üzere devrimcisi, ülkücüsü ile dönemin aktivistlerinin hayata yine dönüp, yeniden tutunmaya çalıştığı yıllar. O sürecin ilk yıllarında silkinip yine aktiviteye yönelmekten öte öncelikleri hayata bir şekilde tutunmak!
1993 sonları mesleğe ucundan kıyısından bulaşıp 1994, mesleğe “acemi” olarak başladığım yıl.
Ve henüz o sürecin üçüncü ayında Gebze Belediyesi direnişi… akabinde Retrans direnişi… Polisan direnişi…
Hele ki hiç unutmam.
Petrol-İş’in Polisan’dan tavsiye edilmeye çalışıldığı..
Bir dönem Gebzespor Kulübü Başkanlığı da yapan Selahattin Türkmen’in taşeron olarak grev kırıcılığını üstlendiği..
Taşeron işçilerin Ülkü Ocakları’ndan özellikle seçildiği söylemleri..
İçeride taşeron olarak üretimi sürdürenin dışarıda, aslında sınıf arkadaşı olana ‘terörist’ yaklaşımı..
Ve Muallimköy ile Tavşanlı arasındaki mevkide E-5’in bir kanadında Polisan’ın direnişçi, diğer kanadında Polisan’ın taşeron işçilerinin birbirlerine taşlar fırlatarak kavgası..
E-5’in tam ortasındayken, her iki taraftan gelen taşlardan kendimi koruyup fotoğraf almaya çalışırken kafamın yarım metre üzerinden geçen bir kurşun vızıltısı.. Ve ne büyük bir şans ki kimseye isabet etmeden geçip gidiyor.
Yine Gebze Belediyesi direnişinde, nasıl olduysa o gün o an orada yoktum..
Garajlarda işçilerin kıran kırana birbirine girmesi..
Yani demem o ki Gebze Sendikalar Birliği’nin de temelinin atıldığı, emeklemeye başladığı yıllar, emek hareketi de aslında paramparça.
Belediyelerde siyasi erk değişmiş, sendika değişiyor, işçiler atılıyor.
Fabrikalarda sendikanın zaten olduğu yerlere bir başka sendika, diğer sendikayı ve direnen üyesini kıra kıra örgütleniyor.
Yani demem o ki..
Türkiye’de o yıllarda çok sendikalar birliği kuruldu ama 1989’dan bugüne sadece –kuvvetle muhtemel- Gebze Sendikalar Birliği kaldı…
GSB deyip geçmemeli.
31 yıllık mazisi senaryo olup diziye çevrilse, iyi seyirci yakalar!
**
Gebze Sendikalar Birliği’nin geride kalan 31 yıllık sürecinde ana konusu emek dışında bir yerlerde göreniniz/görenimiz var mı?
Var. Ben varım, ben gördüm Hâkim Bey!
İkinciyi bilmem görmedim ama bir kere gördüm. Demek ki en az bir tane var ve bir sıfırdan, iyidir.
Yılını hatırlamıyorum.
İki konulu bir mitingde Gebze Sendikalar Birliği boy gösterdi.
Konulardan biri Gebze’nin İl olması talebi idi.
Diğeri de çok emin değilim ama sanki ABD’nin Irak işgalini kınama olabilir.
Ya da PKK terörüne çok şehit verdiğimiz bir saldırıları sonrası, şehitleri anıp terörü lanetleme.
Velhasıl kelam, GSB emek dışı bir alanda boy gösterdi.
Peki.. 31 yılda sadece bir tane mi?
Hayır. En az iki tane. Hatta üç tane..
İkincisi Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nin olağanüstü kongresi idi.
İtiraf ediyorum Hakim Bey.. Çorbada tuzum vardır!
GSB’nin bileşeni olan her sendikanın ve aktivistlerinin her eylem ve hareketi GSB’yi de sembolize eder mi. Bence eder?
Flormar direnişinin sürdüğü döneme denk gelen KOGACE’nin olağanüstü kongresine yanılmıyorsam üç, Flormar direnişçisi naçizane davetim üzerine, geldi ve onurlandırdı.
Divanın kendilerini konuk olarak anons etmesiyle birlikte ayağa kalkıp salonu selamladılar.
Ve abartmıyorum.
Salon alkıştan yıkıldı.
**
Üçüncü ise çok yakın zaman diliminde oldu.
Geçtiğimiz hafta içi GSB’yi temsilen Erdal Kopal, Necmettin Aydın, Eylem Bahadır ve Bülent Metin’den oluşan heyet olağanüstü, benim hayalimdeki GSB’yi dahi aşan bir refleks sergiledi.
Kartepe’deki taciz iddiasını gündeme getiren Kocaeli Halk Gazetesi’nin kurucuları Faruk Bostan ve Bülent Karagöz’ü tutuklanmasını, gazeteyi İzmit’teki yerinde ziyaret ederek kınadı.
Yani GSB..
“Sınırlı sorumlu” imajı verdiği bölgenin dışında ama ait olduğu il sınırlarının içindeki bir vakaya..
Yine bölgesinin dışındaki bir yerel basına giderek kınadı..
**
Bu arada..
Çok kısa konu dışına çıkmak zorundayım. Hemencik geri döneceğim.
Şöyle ki..
Bülent Karagöz’e yönelik tavrım da, tepkim de bellidir. İsmini açarak veya açmadan her ne yazdıysam, arkasındayım.
Ama bu vaka, başka vakadır.
Yanında olmam gerekir, yanındayım.
Ben 15 Temmuz sürecinde de bir türlü anlaşılmadım veya anlaşılmak istenmedim.
Güngör Arslan ile kavgam, ayrıdır.
Üstelik öyle arkasından ötesinden berisinden değil, yüzüne haykıra haykıra kavgam, kavgamdır.
Ama o süreçte..
Üstelik sistemin mağduruysa..
O koşullarda bir kişiye yüklenmek gibi, kavganın da ahlakının olduğunu bir tarafa atarak ahlaksızca tacizler bir yana..
Evet yanındaydım Hakim Bey..
Gerekirse, gene yaparım!
Beni bir sen anladın..
Ama sen de geç anladın Hâkim Bey!
**
Döndüm…
GSB’nin son ziyaretine dair Google taraması yaptım.
GSB, klasik 1 Mayıs yürüyüşleri veya basın açıklamaları hariç bir konuyla ilk defa ilimiz ve ilimizin diğer ilçeleri basınında konu edilmiş.
Metin.. yazı dili itibariyle “ben” kokuyor! Doğrudur.
Tespitiniz doğrudur Hakim Bey ama ‘suçun’ tamamını üstlenmiyorum, suç ortaklarım var: Ziyaretin öneri sahibi, değilim. Ben sadece Necmettin Aydın beni arayıp bildirince, “O zaman bütün basına gönderilmeli” dedim.
Metinin benden çıktığı şuradan da belli. Eğitim-Sen Şube Başkanı’na da, Eğitim-İş Şube Başkanı’da Eylem Bahadır yazmışım.
Fotoda Bülent Metin var ama metinde ismi, yok.
Eylem Bahadır’ı tek şube başkanlığı kesmedi. İkisini birden yürütüyor.
Nasıl yani..
O zaman Bülent Metin heyette, Eğitim-İş’in eski şube başkanı olarak mı yer aldı?
**
Ben malum dizide sendikaların şube başkanlarına bir iki istisna hariç yer vermeme gibi bir niyetin sahibiyim..
İstisnalarım arasında şube başkanlığı nezdinde yeni bir yüz olmasından sebep BMİS Gebze 1 No’lu Şube Başkanı Selçuk Çifçi de yer aldı. İyi ki de yer aldı. Üç aşağı beş yukarı, konuya dair ne diyeceğim varsa deyiverdi.
https://www.gebzehaber.net/gsb-dilovasinda-cevreci-statta-taraftar-olabilmeli-67198h.htm
Gebze Sendikalar Birliği, 31’nci yılında emek hareketinin dışında bir dünyayı da keşfetti.
Tek kafa karıştıran detay… “Şube başkanları, üstelik onca iş yükü varken..” detayıdır.
Çözümü yine GSB’dedir.
Şubelerin yöneticileri, işyeri baştemsilci ve temsilcileri, dahil olmak isterlerse üyeleri vardır.
Ve fena mı olur yani..
Ligler başlamış..
Tribünler açılmış..
Gebzespor profesyonel liglere yükselmiş.
Rakibi iç veya dış sahada, “İşçi Milli Takımı…”
Zonguldak Kömürspor..
Tribünde ne görsel şölen olur ha..
GSB… Tribünleri de keşfetmeli!