Bir takım şeylerin.. sebebi var.
Burası şahsımın ağlama yeri değil ama koşullar gereği dar bir kadro ile habercilik açısından yetersiz kaldığımız bir bölgede bir de, ‘Çok lazımmış’ - ama harbiden özellikle bu dönemde çok lazım - gibi araya dizi sokuşturmaya..
Haftanın 6 günü yayınlanan gazetede 5 gün üst üste röportaja yeltenip zaman zaman aksatma gibi yüksek ihtimalli riskine ve riskin getireceği olası, kurumsal ve kişisel imaj kaybına rağmen…
Bu dizi, bu dönem ve atmosferde yayına girdiyse, sebebi ve sebepleri var.
Ve ana sebebi..
Sosyal medyayı iyi okuyun.
Ebru Timtik vakası.. Sakarya’daki saldırı.. Koltuğunun ağırlığına yakışmayacak bir tavırla Soylu’nun işaretiyle evi basılan CHP Avcılar Gençlik Kolları yöneticisinin evinin basılması vakaları..
Koskoca İçişleri Bakanı’sın sen ya. Avcılar İlçe Emniyet, olmadı İstanbul İl Emniyet var yahu, bakanlığının kolu…
Serbest bırakılmıştır, tutuklansa duyardık. Hiç aradın mı yahu ruhen allak bullak ettiğin, hedef gösterdiğin o genci.
"Koskoca Bakanım" demeyesin..
O genci o şekilde hedef gösterirken, aklın neredeydi?
Hiç mi genç olmadın? Hiç mi kanın deli akmadı.. Madem o gencin, “Hesap soracağız…” mesajı terör içerikliydi. Bir sürü terör örgütü varken o gencin Türkiye Cumhuriyeti kurucusu legal parti CHP’de ne işi var.. diye de mi düşünmedin yahu!
Sonrası sosyal medyadan tarafların, kardeşlerin birbirlerine, ‘Seni terörist, hain, işbirlikçi…’ diye mesaj kılıfına girmiş o ‘kurşunlar’
12 Eylül öncesi kardeşin kardeşe sıktığı kurşunlarla, aynı kurşunlar!
Bu dizi, bu yangın yerine kendi çapında yerelden bir müdahale için.. yayına girdi.
Hani hep diyoruz ya, “O oyuna bir daha gelmeyeceğiz…” diye.
Getirtiliyoruz.. Gidişat, gidişat değil..
Uyanalım.. diye naçizane, dizi devreye girdi!
**
Dizinin ilk gününde aslında bir girizgaha ihtiyaç vardı..
Elbette 12 Eylül unutulmamalı, unutturmamalı ki ibret olsun. Bir daha kardeş kardeşi vurmasın ama bu yıl, bu süreçte, bu koşullarda o diziyi yayınlıyorsak..
Dizinin başlığına Nazım Hikmet’in şiirinden bir satırı..
“Hava ‘kurşun’ gibi ağır”ı tercih edip ‘kurşun’u bir de tırnak içine alıyorsak..
Kendi çapında, naçizane, vermek isteğimiz bir mesaj var.
Dönemi yaşayanlar bilir.
40 yıl önce bu zamanlar, aynı günümüzdeki gibi, hava kurşun gibi ağır değil miydi?
Hayatı iş değil sadece dedikodu üretmek olan..
Üstelik AKP’lisi MHP’lisi, vesairesi ile sağ değil ağırlığı CHP’li sol cenahın bildik yaklaşımlarına kulak tıkadık.
Dizide konuşacaklar kesinleştikçe sürekli duyuruyoruz. Bitiş tarihi koymadık.
Ama bizim davetimizle ama dizinin ön anonsunda yer aldığı gibi kendiliğinden talebi olan herkesi, söyleyecek sözü olan herkesi istisnasız ağırlayacağız.
Bu dizi sol/sağ denkleminde sadece bir kesimin boy gösterdiği bir dizi zaten asla olmayacaktı.
Çünkü bu gazete dünyaya ve meselelere soldan bakan, ama CHP başta hiçbir partinin parti yayını olmayan, ama yerel ve kitlesel, kişiler değil meseleler üzerinden taraflı ama objektif olan veya olmaya çalışan bir gazete.
İlk duyurusunda isimlerini duyurduğumuz ilk katılımcıların arasındaki renkliliğe ve zenginliğe rağmen, o duyuruya rağmen, “Tek kutuplu dizi mi olur?” diyen o ‘sol’ asalak ve asalaklar!
İş yapanlara okey karelerinden, içkili masalardan dedikodu üretene kadar..
Zahmet buyursaydınız da o duyurulara hiç olmazsa bir göz atsaydınız yahu!
Kimler yer alacak diye..
Utanın be utanın!
**
Dizinin amaçlarından biri 12 Eylül’ü zaten bilenlere değil ama bilmeyen yeni nesillere aktarmak.
DİSK Genel Sekreteri ve BMİS Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ile açılışını yaptığımız dizide, meselenin neredeyse ‘ayaklı ansiklopedisi’ne, bir sorumuz üzerinden anlattırdık.
Ve hepsini su gibi, hiç teklemeden anlatırken şu çok önemli vakayı da hatırlattı:
“Koç ne diyor meşhur mektubunda: ‘Aman Paşa’m! Tamam iyi yaptınız da bugün yarın yine çıkarlar. Başımıza bela olurlar. Siz bunların önünü kesecek yasalar oluşturun. Anayasa’yı buna uygun yapın.’
TÜSİAD ve TİSK ile dönemin TOBB’u aynı öneriyi veriyor ve 2821 – 2822 sayılı yasalar ortaya çıkartılıyor. Yüzde 91.37 ile kabul edilen 1982 Anayasası , baskı ve zorbalıkla yapmış oldukları Anayasa hayata geçiriliyor. Ve işverenler o Anayasa’dan sonra çokça gülmeye başlıyorlar. Ağzı kulaklarına yayılıyor. Tam istedikleri bir Anayasa.
Serdaroğlu, sitemizde beş ayrı başlık ve haberle verdiğimiz o görüşmenin bu bölümünde, başlığı da kendisi verirken, “Türkiye 40 yıldır 12 Eylül ile yaşıyor” diyor.
**
Nuh Çimento’nun ÇED toplantısına dair bugüne kadar yazdığım ve daha yazacağım her ne varsa sahadan, tanık olarak yazdım.
Ne kadar da Serdaroğlu’nun hatırlattıkları ve söylemi ile örtüşüyor.
Evet. Ben de kesinlikle katılıyorum.
12 Eylül 40 yıldır sürüyor..
Mesele sadece, “Kardeş kardeşi vuruyordu…”dan ibaret değil.
İşte içinde bulunduğumuz malum zor koşullara karşın, “Bu dizi bu sene yapılmayacak da hangi sene yapılacak?” diye kolları sıvamamızın gerekçelerinden biri de bu.
Ve…
Ve dizinin her fraksiyondan solcusu, ülkücüsü, Milli Görüşçüsü, sendikacısı, kültür sanatçısı.. şimdi var.
Spor ayağı eksik. Henüz; 12 Eylül’ün spora getirdiği tahribatlar üzerine kiminle görüşebilirim diye tasarladığımda, aklıma gelen o teknik direktöre henüz daveti götürmedim ama spor ayağına da eksik bırakmama amacındayım.
Sanayi ve ticaretteki ahlak erozyonunu sorgulamak için hangi sanayici ve iş adamı ile görüşmek gerekir. Aklımda bir sanayici var, arayacağım.
Ve illakin bugünkü iktidar ayağı da var.
Diziye davette bulunup ‘olur’unu aldığımız dizi konukları arasında şimdilik AKP’li yok ama…
Davette bulunacaklarımızın tamamı ret etmediği sürece olacak. En az bir, en çokta sınır yok, kaç AKP’li olursa o kadar AKP’li bu dizinin konuğu olacak.
**
Gazetemizin ve sitemizin sıkı takipçileri ve okurları, son bir ayda habercilik anlayışımızdaki değişimi fark etmiştir.
Aslında habere yorum hiçbir şekilde katılmaz. Yorum, okura ait olmalıdır. Yorum yapılacaksa yeri köşe yazısıdır ama kaçınılmaz durumlarda habere yorum katılmışsa, illakin “Yorum Haber” mahrecini kullandık.
Onlardan biri Darıca’daki kirli siyaset – ticaret ilişkisini deşifre eden haberimizdi.
O gün gazetenin birinci sayfası üç ayrı yorum haber, o ilişkiyi deşifre eden çok sayıda fotoğraf ve fotoğraf altı küçük yorum haberlerle doldu, taştı. Sığmayanı bir sonraki güne bıraktık.
Günümüz Partili Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özellikle 2002-2010 arası söylemlerinde sıklıkla vurguladığı..
Ama şimdilerde ya halkı kandırmak için kullandığı bir söylemdi o ya da teşkilatların uymamasından sebep kendisi de bıktı: “Hay c…… c……… ne halt ediyorsanız edin. Dilimde tüy bitti söylemekten” diye pes etti.
Ve ısrarla tekrar ediyorum.
O haberin fotoğraflarını biz Darıca Belediye Başkanı Muzaffer Bıyık ve AKP Darıca İlçe Teşkilatı’nın sosyal medya sayfalarından edindik.
Kirli siyaset ticaret ilişkisi üzerinden belediyelerden yer edinen, seçime üç gün kala yer pas edilen dönemin belediye meclis üyesine, “Hayırlı olsun”a gitmişler…
O meclis üyesinin o şekilde edinilmesi ahlaki değil.
Lideriniz de özellikle AKP’yi kurarken uyardı, etti: Ahlaki değil..
O ziyaretlerin Bıyık ve AKP Darıca İlçe Teşkilatı tarafından milletin gözüne soka soka paylaşılması, “Ahlaksızlığın meşrulaştırılması, kabullendirilmesi, kanıksanır hale getirilmek istenmesi” değil de nedir?
Her yerel seçim döneminde belediye meclis üyelikleri için AKP’ye yapılan başvurularda meclis kontenjanının üç beş katını zorlayan talepler oluyor.
Sorgulayabildiğim kadar başvuru yapanların titrini sorgulamaya çalışıyorum: Mühendis mi, hukukçu mu, sanatçı mı, sporcu mu…
Belediye meclisine girerse kente ne katkısı olacak..
Ne katkısı be!
Ola ki atamayla yapılan adaylıklardan birini bir şekilde edinirse, götürmeye geliyor götürmeye..
Engel olurlarmış.
Nasıl engel olursun.
Meşrulaştırdın ya Bıyık’ın, AKP Darıca İlçe’nin Facebook sayfalarında.
İştah açtın ya…
**
Ola ki fırsat bulsa şahsımı bir kaşık suda boğacak olanlar.
Meslekte 26’ncı günüm değil 26’ncı yılım..
Acemilik, çıraklık, kalfalık dönemimi de bilen bilir ama mütevazı olmayacağım ben mesleğimin ustasıyım.
Hele ki öylesine iddialı haberlerimi, yorumlarımı yalanlatmam..
Geçiniz yalanlamayı, açıklama bile yapmıyorlar.
Şevki Demirci dönemi bir devlet memurunun, Belediye Başkan Yardımcısı Refik Tartar’ın mal varlığını sorguladığım haberime Demirci’nin getirdiği tek açıklama, “Keşke haberi yazmadan önce sorsaydın Aktan, izah ederdik… Refik Tartar’ın üzerinde gözüken yerler aslında belediyenin! (yersen hesabı veya ne demekse)…” diye geveledi geveledi. Asla yalanlayamadı ama her AKP’linin yaptığını yapabildi: O habere erişim yasağı getirtti!
Dönemin AKP Çayırova İlçe Başkanı..
Ve bence bir güzel, bir naif insan Sanayici Ali Osman Gür..
O bile Çayırova Belediyesi’nde olan bitenle başa çıkamayınca..
Bizzat şahsını arayıp, “Sayın Başkan… CHP İlçe Başkanı Selahattin Kaya’nın düzenlediği basın toplantısında size atıfları var. Yanıt hakkı doğuran veya yanıtlamanız gereken sorular. Yanıtlarsanız iki haberi birlikte girer veya ayrı girsem de yan yana seri girer” dediğimde iktidar partisi ilçe başkanı olarak şahsımda bir gazeteciye anında konuşamamanın getirdiği, kuvvetle muhtemel eziklik var.
O dönem aramızda kalmasını istemişti ama artık deşifre etmemde herhalde sakınca yok: “Dönemin AKP İl Başkanı’ndan açıklama yapmak için izin alamaması var…”
Eminim çünkü, “Aktan, bir il başkanı ile görüşeyim…” demişti, aramızda kalmasını istediği görüşme detayında.
Ve bir süre sonra verdiği istifası var.
Yani o görüşmenin detayını bugün itibariyle deşifre etmemde, sakınca yoktu. Rahatım.
Ve sadece bakmayın. Görün.
Çayırova Belediyesi’nde geçen dönemin istifacıları arasında pazar günkü kongrede Servet Günay’ın listesinden yönetime giren bir güzel insan Fikriye Çelik var.
Çayırova Belediyesi tarihinin ilk kadın başkan yardımcısı idi ve ne kadar da o makama yakışıyor ve hakkını veriyordu.
Ziyaettin Akbaş ile dönemi devirdi de Şevki Demirci döneminde galiba birinci yılı, bitiremedi…
Orhan Keskin var.. Kulağıma hep AKP’lilerin bulaştığı abudik gubidik vakalar gelir. Kimi isimlerde söylenir. O ihbarların birinde bile, ‘Orhan Keskin de şöyle böyle yaptı…’ dendiğine tanık olmadım. İstifacılar arasında o Orhan Keskin de var.
Yine bir U dönüşü yapıp nihayet önce konuyu, sonra yorumu bağlamaya kısa mesafe kala..
Keşke Kocaeli Valiliği, “Dilovası’nda Nuh Çimento’ya dair ÇED toplantısına asla şaibe bulaşmamıştır. Ve hatta devlet memurumuz tarafından ‘Covid-19 teşhisi için toplanıyor’ diyen imzalar amacında kullanılmıştır. Toplantı tutanağı için imza toplanmadığından toplantı geçersizdir, iptaldir…” diye yalanlasa idi.
Ya da, “Covid-19 için imza topladığını söyleyen devlet memuru açığa alınmış, hakkında idari soruşturma başlamıştır. Yalan söyleyerek toplanan imzalardan sebep, vakanın faydalanacısı Nuh Çimento ve idarecileri de ‘zanlı’ haline gelmiş, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na gerekli bilgilendirme bulunarak devlet memuru ile zanlı şirketin herhangi bir yöneticisi arasında cep telefonu vs… görüşmesi olup olmadığına dair teknik takip başlatılmıştır. Bu gerekçelerden ötürü toplantı geçersiz kılınmıştır. Ayrıca yönetmeliğe aykırılığı da tespit edildiğinden ilerleyen süreçte tarihi ilan edilecek ikinci toplantının yeri şimdiden bellidir. Çerkeşli’dir” denseydi.
KBB Başkanı Tahir Büyükakın, “Anılan gün ve saatte Dilovası Belediye Başkanı Hamza Şayir’i aradığım doğrudur. Beni de Çevre ve Şehircilik Bakanı aradı. Kömürcüler OSB için yeni yer bulundu. Bakanlık protokolüne konunun muhataplarından Dilovası Belediyesi’nin en üst düzey yetkilisinin noter huzurunda çıplak imza atması şartı var. Ben Başkan Şayir’i, ‘ÇED toplantısına gitmeyeceksin’ diye değil, ‘Yarın sabah Ankara’ya gidip o imzayı atacak, ilçeyi Kömürcüler OSB belasından koruyacaksın demek için aradım” deseydi.
AKP Darıca İlçe Başkanı Ufuk Acay'a yönelik, başkan adaylığına atandıktan sonra kongreden önce, Kars İli Selim İlçesi Benliahmet Köyü Derneği heyetinin, “Benliahmetliler olarak seninle gurur diyoruz” türü..
Hemşeri dernekçiliği – siyaset ilişkisindeki rezilliğin sanki çok olağan ve doğru bir şeymiş gibi üstelik sosyal medyadan değil yazılı basın ve internet basının da yayınlanarak meşrulaştırılmaya çalışılan o ziyarette.. (Niye yanlış. Ayrı yorum konusu. Yüksek ihtimal yarın ama hemşeri dernekleri artık kabak tadı verdi)
Köylülerinin türlü övgülerine maruz kalan AKP Darıca İlçe Başkanı Benliahmetli Avukat Ufuk Acay, “Bir belediye meclisi üyesinin belediyenin sosyal tesislerini kiralaması, seçime üç gün kala kendisine yer pas edilmesinde yasalara aykırı hiçbir şey yok. Yeri başkasının üzerine kiralaması meselesinde de, olabilir. Bardağa dolu yönden bakın. Kaç kişi istihdam ediliyor orada, onların çocukları aileleri… Kendilerine ve diğerlerine hayırlı olsun ziyaretimizde, bizim adetlerimizde var hayırlı olsun ziyareti. Ne var bunda? Halkımız malum basının bu tür yıpratıcı, ülkenin gelişmesini istemeyen, dış mihrakların etkisi altındaki yaklaşımlarına itibar etmesin. Okumasın onları. ATV var, Takvim var. Onları izlesin, okusun halkımız” falan deseydi.
Meselenin merkezindeki Dilovası Belediye Başkanı Hamza Şayir…
Etrafındaki her dönemin şakşakçılarının yarattığı sanal dünyada, rüyadan uyanda ne yazık ki, kulaklarımla tanık oldum ki artık ÇED toplantısı öncesi ve esnasında ‘Ti’ye alındığın ilçenin sokaklarında, gerçeğin sesine kulak ver.
Ne kadar acı bir durum bu: Bir belediye başkanı tek satır açıklama yapamıyor..
Herhalde akışına bıraktı. Halkın unutma alışkanlığıyla, unutulacağı zamanı bekliyor.
Hey gidi memleketim hey.
12 Eylül askeri darbesi sonrası emperyalist projeler üzerinden ahlaki değerleri bir bir yok edilen, çürütülen memleketim.
Samimiyim…
Keşke Valilik de, KBB de, Darıca ve Dilovası Belediyeleri de gerek konuya dair haberlerimi ve yorumlarımı..
Gerekse devlete yönelik eleştirilerinden ötürü YRP Dilovası İlçe Başkanı Ercan Oğuz, Avukat Recep Dursun’un açıklamalarını yalanlasa idi, tekzip etseydi de..
Yerin dibine batan ben ve kahrolası imajım olsaydım da diğerleri olmasaydı.
Bence de..
12 Eylül… 40 yıldır sürüyor!