Güney Özkılınç, BİLKAR’daki söyleşide ayrıca özetle şunları söyledi: “Ahmet Haşim ile Peyami Safa, Nâzım Hikmet daha genç yaşlarda iken akademide konuşmacı olması için çaba sarf etti. Peyami Safa, 9’ncu Hariciye Koğuşu’nu Nazım Hikmet’e atfeder. Biz üniversite yıllarında Peyami Safacılar, Nâzım Hikmetçiler, Necip Fazılcılar diye ayrıldık ama o dönemlerde öyle bir şey yok.
BURSA’DAKİ SERGİ 01 MART’A UZATILDI
Bursa’da “Nazım Hikmet’in ellerinin izinde” diye bir sergi açtık. 15 Şubat’a kadar açık olacaktı, 01 Mart’a uzattık. Sergide dünyanın 48 ülkesinde, sağlığında yayınlanmış kitaplar yer alıyor. 180 kitap var. Önsöz yazdığı ya da bilincinde olduğu, Macaristan’dan tutun da Japonya’ya kadar yayınlanmış kitapların yer aldığı bir sergi.
ZOR KOŞULLAR İNSANI DAHA YARATICI YAPAR
Dünyanın ve ülkenin yaşadığı zor koşullar insanları daha yaratıcı yapar. 1’nci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, 2’nci Dünya Savaşı, tüm dünyada önemli sanatçıların çıktığı dönemdir. İspanya’da şair Federico Garcia Lorca, Şili’de Pablo Neruda o dönemlerdendir.
‘Tarihi büyük kahramanlar yaratmaz, büyük kahramanları tarih yaratır’ der Nâzım Hikmet bazı şiirlerinde.
O ŞİİRİ GÜNEŞ GÖRMEYEN MATBAADA YAZDI
Türkiye Komünist Partisi Gençlik Kolları Başkanlığı da yapan Nâzım Hikmet’ten İzmir’de parti matbaası kurması istenir, kurar. Işıksız bir yerde kurduğu matbaada çalışırken ‘Güneşi İçenlerin Türküsü’nü orada yazar. Görevini tamamladıktan sonra merkez komite toplantısına çağrılır ve sonra gizlice yurt dışına çıkar.
İSMİ HİÇBİR OKULA VERİLMEDİ!
Nâzım Hikmet’in Bursa’da 11 yılı geçti. Bursa’da bir çok okulda Necip Fazıl Kısakürek ve emsallerinin ismi var ancak Nâzım Hikmet’e dair hiçbir şey yok. AKP’li Bursa Büyükşehir ile Yıldırım ve Osmangazi Belediyeleri hiçbir şey yapmadı. Nilüfer Belediyesi tarafından Nâzım Hikmet Çınarlığı ile Nâzım Hikmet Kültür Evi açıldı. 1000 kadar edebiyatçının yer aldığı Edebiyat Müzesi’ne gelenleri Nâzım Hikmet karşılıyor.
KALDIĞI OTEL YIKILMAMALI
Bursa’da kaldığı otelin yer aldığı 22 dönüm arazi bir işadamı tarafından satın alındı. Otelin yıkılmaması için basın açıklamaları, eylemler yaptık. İş adamı da basına, arazide ne yaparsa yapsın otele dokunmayacağının sözünü verdi. Süreci takip ediyoruz.
VERA’NIN KIZI İLE GÖRÜŞTÜM
03 Haziran’da Moskova’daydım. Nâzım Hikmet’in kaldığı eve ısrar ederek, gece saatlerinde gidip görebildim. Vera’nın kızı (Anna Stepanova) çok ziyaretçi olmasından ötürü çok yıprandıklarını söyledi. Nâzım’ın yazıları Rus Yazarlar Birliği’nin desteği ile kütüphanede. Evi, yasal olarak müze yapılamıyor çünkü bir apartman binasının üçüncü katında.
O ŞİİRİ YAZDIĞI BALKON…
Nâzım’a ait bir çok yazarın ressamın hediyesi eserleri, tabloları, çalışma masasını görmek, orada oturmak çok farklı bir duydu. ‘Buradan mı kalkacak cenazem’ adlı şiirini, o evin arka balkonunda yazmıştı. Bir gür gazetesini almak için aşağı iniyor, eve dönüyor, kapıyı kapatıyor ve yığılıyor. Ölüm yıldönümünde, mezarının başında 1500 kadar kişi vardı.
ÇOK KARIŞIK BİR HUKUK KONUSU
Vera’nın kızında eşyaları alma sözü aldık ama teknik bazı konular var. Kültürel varlık olarak çıkarılıp getirilebilir. Tabloların orijinalini vermiyorlar, kopyalarını alabiliriz. Öte yandan, varislerinden biri çok para istiyor. Vera’nın kızı Anna bir şey istemediğini söyledi. Münevver’den olan Mehmet Nâzım da öldü, Münevver’in diğer eşlerinden olan çocukları var. Hukuk açısından çok karmaşık bir konu. Akrabasının akrabası gibi bir durum söz konusu telif hakkı açısından.
O tür engelleri aşabilirsek, ‘Nâzım yeniden Bursa’da’ diye sergilemeyi düşünüyoruz. İstanbul da aynı çabanın içinde. Fark etmez, memleketine gelsin de İstanbul’a gelsin.
VAKIF O ESERLERİ ÇOK KÖTÜ KORUYOR!
Nâzım Hikmet’e ait eser ve eşyalar üç ana yerde: Rusya’da, Mehmet Fuat’ın çocukları Kenan Bengü ve Yeşim Bengü de ve Şişli Belediyesi’nin Nazım Hikmet Vakfı’na verdiği yerde. Ama vakıf, Nâzım’a ait eşyaları, kitapları çok kötü koruyor. Hepsi açıkta. Çalınıp götürülebilir. Bu konuda vakıftaki arkadaşları da uyardık. Bütçe, gider meselesi olduğunu söylediler. Bursa’daki Edebiyat Müzesi’ne gelin ve eser korumayı görün. Cam düzenek içindeler ve dokunamıyorsunuz. Işığı bile ona göre ayarlıyoruz ama vakıf çok özensiz.
Bir de koleksiyoncular var. Bursa Cezaevi’nde de Nâzım Hikmet’e ait 15-20 parça çıktı. Ağırlıklı olarak iş adamları tarafından, yüksek meblağlar ile satın alınıyorlar.
ALDATTIĞINI ZATEN KENDİ SÖYLEDİ!
Nâzım Hikmet’in özel hayatına, aşklarına dair de çok şey söylendi ama ben hiç o tarafıyla ilgilenmedim. Yılmaz Güney’de de aynı soru işaretleri vardı. Kadın olsun erkek olsun fark etmez Nâzım ve Nâzım gibi efsaneleşmiş, topluma mal olmuş kişilerin farklı yaşantıları var. Nâzım, ‘Sevdiğim kadınları aldattım’ diye kendisi söylüyor yani böyle bir yanı da var. Burjuva ahlakına sahip olduğunu söyleyen de var. Sevdiği, gerçekten aşık olduğu kadınlara şiirlerini de armağan ediyor. Piraye’ye yazdığı, “Saat 21-22”, Vera’ya yazdığı “Saman sarısı” gibi..
Yılmaz Güney’in kızında da vardı aynı duygular. “Bir odadan bir odaya” kitabında babasını yerden yere vuruyor. “Yazmak zorundaydım. Hesaplaştım. Şimdi çok seviyorum babamı. O birçok kişinin babasıymış. Bunu yapmasa böyle bir isim olmayacaktı. Ben onunla barıştım, o benim babam” diye bitirdi. O kitabı yazdığından çok farklı yerde şimdi. Etkiledikleri binlerce, milyonlarca insandan söz ederken öyle ayrıntılara takılmamak lazım.
KIVILCIMLI İLE TARTIŞMALARI
Nâzım Hikmet, Çankırı Cezaevi’nde Hikmet Kıvılcımlı ile yattı. Aralarında TKP üzerinden çok tartışma geçti. Emin Karaca’nın Eski Tüfeklerin Son Baharı adlı eserinde de yer alır bu detay. Piraye; Çankırı’da sabaha kadar tartıştıklarını bazen küfürleştiklerini ve Bursa’ya gitmesini ondan istediğini anlattı.
KEMAL TAHİR YANLIŞ YAPTI!
Kemal Tahir ile araları, sağlıklarında iyiydi. Tahir sonradan eleştirilerde bulundu. Ben Kıvılcımlı ile siyasi tartışmalarına anlam veririm ama bu tutumundan ötürü Kemal Tahir’i eleştiririm. Sırf daha ünlenir olmasından duyduğu rahatsızlıkla eleştirmiştir. Hâlbuki Nâzım; cezaevindeyken kazandığı parayı onunla paylaşan biriydi. Nâzım Hikmet’e Münevver üzerinden atıp tutması hiç şık olmadı.
Nâzım gençlik yıllarında, Yakup Kadri’nin de aralarında bulunduğu muhafazakâr şair ve yazarları eleştirdi. Çünkü Nâzım, Kurtuluş Savaşı’na destek vermek için yurtta mücadele ederken Yakup Kadri ve emsalleri Balkanlar’a kaçtı. Atatürk tarafından çağrılan Nâzım Hikmet’ten Kurtuluş Savaşı’nı anlatan şiirler yazması istendi ve o şiirlerin baskıları helikopterle halka ulaştırıldı.”