Pandemi başladığından bu yana sınıf mücadelesi de yeni taleplerle tanıştı: kritik sektörlerde hijyenik çalışma ortamı, kritik olmayan sektörlerde evde kalma hakkı, yaygın test, aşılama… Bu dönemde, yine olağanüstü koşulların ürünü olarak emekçiler evden çalışma ve dönüşümlü çalışma modeli ile tanıştı.
Uzaktan çalışmanın hibrit modelleri pandeminin ardından, çoğunlukla işgücünün yüksek eğitimli, iyi nitelikli (ağırlıklı olarak finans, yönetim, Profesyonel hizmetler ve bilgi sektörleri) kesimleri için var olmaya devam edecek gibi görünüyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’ya göre pandemi öncesinde gelişmiş ekonomilerde işgücünün yalnızca küçük bir kısmı (yüzde 5 ila 7 ) düzenli olarak evden çalışıyordu.[1] Türkiye’de pandemi döneminde kamu emekçilerinin ve geniş bir özel sektörün dahil olduğu bu biçim, pandemi sonrasında uzaktan çalışanların oranının artması ile sonuçlanacak gibi görünüyor.
Uzaktan çalışma potansiyeli az sayıdaki sektörde, meslekte ve coğrafyada; yüksek vasıflı, yüksek eğitimli işçiler arasında yoğunlaşıyor. Yani, kapitalizmin üretim sürecine ve işçi sınıfının temel niteliklerine dair köklü bir dönüşüm sürecinden söz etmiyoruz. Türkiye gibi gelişmekte olan ya da az gelişmiş ekonomilerde istihdam; tarım, imalat, hizmet gibi sektörlerde ve fiziksel faaliyetler gerektiren mesleklerde yoğunlaşıyor. Bu nedenle bu dönüşümden asıl etkilenecek olan emekçiler sektörlerle sınırlı olacak.
Maliyeti Düşürmenin Binbir Yolu
Uzaktan çalışma modeli ile şirketler, daha az ofise ihtiyaç duyacak. Bu, oldukça karlı bir iş. Diğer yandan bu model, daha ucuza çalışabilecek emekçileri “esnek model” adı altında daha yaygın biçimde sömürmeyi hedefliyor. Örneğin, Vodafone, çağrı merkezlerini eve taşıdıkları bu süreci şöyle açıklıyor: “yeni nesil çalışma sistemi ile ev kadınları, engelli bireyler ve üniversite öğrencilerine istedikleri yerden, istedikleri şekilde ve istedikleri kadar çalışma imkânı sunulacak”. Kadın emekçilerin çocuk bakımı için hem evde kaldığı hem de patronlar için çalıştığı bir model. En düşük gelirli, en ucuz işgücünü oluşturan kesimleri daha çok sömürmek, patronların iştahını epey kabartmış görüyor.
Finans Holdingi JPMorgan'ın hâlihazırda 60.950 çalışanının iş koluna bağlı olarak ayda bir veya iki hafta veya haftada iki gün evden çalışması için bir planı var. Yani kısmi bir geçiş öngörüyor. Öte yandan Amazon, “ kendiliğindenlik eksikliğini” gerekçe göstererek, ABD’deki altı şehirde yeni ofisler için kira sözleşmeleri imzalayarak ofislerini yayma kararı aldı.[2]
5 – 10 yıl içerisinde tüm Facebook çalışanlarının yarısının uzaktan çalışmaya geçebileceğini söyleyen Zuckerberg, hemen akabinde çalışanların uzaktan çalışmak için ücretlerinde yaşam maliyetlerinde düşüş yaşanacağını ekledi. Diğer yandan, evdeki boğucu ortamın yaratıcılık üzerindeki olumsuz etkileri bir diğer muhtemel sonuç olduğundan bunun ne kadar sürdürülebilir olduğu şüpheli. Zaten Facebook çalışmalarının yarışından fazlası derhal ofise dönmek istediğini dile getirmiş.
Muğlak Haklar, Bulanık Sınırlar
Beyaz yakalı emekçiler açısından mesai saatinden sonra mail okuma, toplantı yapma, iş organizasyonu yapma, akşam mesaisi gibi şeyler zaten çok sıradan. Bilgisayar ve internetin olduğu her yer patronlar için bitmek bilmez mesai demek.
Evden çalışmanın yaygınlaşması ile birlikte artık yaşam ile iş arasındaki sınır ortadan kaldırılmış oldu. Söz gelimi, evdeki çocuk ya da hasta/yaşlı bakımı ve ev işlerinin sorumluluğu ile iş gününün iç içe geçtiği bu zorlu dönemde aileler tüm yükleri sırtlamak zorunda kaldı. Kreş ve okulların kapalı olduğu sürece emekçilere ebeveyn izinleri verilmedi; emekçilerin yaşam koşuları zorlandıkça zorlandı. Gün içinde mesai kavramı ortadan kalktı, neredeyse her an çalışma modeli geldi. “Esnek çalışma” iyi bir şeymiş gibi pazarlanan bu model klasik neoliberal modelin sadece yeni bir varyantıdır ve gerçek yüzü aşırı sömürüdür. Oysa herkese güvenceli iş ve gelecek ile tüm sosyal hakların tam olarak sağlanması tek insanca bir yaşama sahip olmanın tek yoludur. Esnek çalışanın iyi olduğu gibi bir algı oluşturmak en başından ciddi bir ideolojik savaş.
KOÇ gibi büyük patronlar bu sömürü fırsatını açıkça ifade etmekten çekinmiyor: "Uzaktan çalışma modeli 35 bin ofis çalışanı arkadaşımız için kalıcı bir uygulama haline geliyor. Uzaktan/esnek çalışma, çalışanların yolda geçen zamanlarını ortadan kaldırıyor. Ofis alanı, personel servisi kapasitesi gibi ihtiyaçlar azalıyor.”[3]
Sınıf Mücadelesi ve Uzaktan Çalışma
Uzaktan çalışma modeli pazarlanırken; çocuk/yaşlı/hasta bakımı, ulaşım, ulaşımda geçen zaman vb sorunları ortadan kaldırdığı ifade ediliyor. Oysa bu sorunlar patronların ve iktidarların çözmesi gereken önemli talepler. Bu modelde ise patronların sorumluluklarının da ortadan kalkması hedefleniyor.
Uzaktan çalışma, emekçilerin birbirinden koparılması ve iş yerlerindeki kolektif gücünün kırılması sonucunu doğurmuş olacak. Patronların uzakta çalışma sömürüsünü reddetmek ve bu yolla ortaya çıkacak bir yığın hak gaspına karşı çıkmak gerekiyor.
Evin boğuculuğuna hapsolmak, emekçilerin birlikte var olduğu kolektif üretim alanlarından uzaklaşmak işçi sınıfının hayrına değil. Aynı patron için aynı anda çalışan ve aynı işi yapan emekçiler fiziksel olarak yan yana gelmeden çalışıyor olacak.
Öte yandan da hâlihazırda uzaktan çalışan örgütlenmesi için yaratıcı yöntemler ve talepler geliştirilmeliyiz:
- Esnek ve güvencesiz çalışmaya son!
- Sınırları net olarak belirlenmiş mesai ile çalışma hakkı
- Giderlerin tamamının patron tarafından karşılandığı bir iş ilişkisi
- Çevrimdışı olma hakkı
- Kreş hakkının saklı tutulması
- Çalışma saatlerindeki öğünlerin, yemek ücreti olarak ödenmeye devam edilmesi
gibi pek çok yeni taleple emekçilerin kendilerini patron karşısında savunması gerekiyor.
[1] Uzaktan çalışma, yeni bilgi teknolojileri kapsamındaki çalışmayı içeriyor. Tekstil alanında yüzyıllardır var olduğu şekliyle “evde çalışma” modeli bu kapsamda değerlendirilmiyor. Freelance, yani kendi hesabına serbest çalışanlar da bu kategoriye dahil değil.