Unutmayacağız, asla !

 

 

 

 

Türkiye’nin en büyük katliamının canlı tanıklarındanım.

Barış talebiyle gerçekleştireceğimiz o miting için, 10 Ekim sabahı erken saatlerde Ankara’ya inmiş ve tren garı civarında toplanmaya başlamıştık. Sıhhiye’deki miting öğle saatinde başlayacaktı. Binlerce kişi, oraya vaktinde ulaşmak için 10 gibi tren garı önünden hareket edecekti. Yürüyüş ve mitingin planlaması böyleydi. Ama, başka planlamalar her şeyin önüne geçti ve ülke tarihinin en büyük katliamı yaşandı.

Tren garı civarında toplanmaya başladığımızda ve sonrasında, güvenlik açısından büyük zafiyet olduğunu somut olarak gözlemledik. MİT’in merkezine iki, Emniyet Müdürlüğü’ne de bir kilometre mesafedeki bu buluşmanın olaysız geçmesi için bir ‘istihbarat zaafiyeti’ olacağı düşünülemezdi. Orada kuş uçmasından bile haberdar olan MİT ve emniyet için, bu iş ‘çocuk oyuncağı’ gibi olmalıydı.

Ama, buna rağmen ‘’canlı bomba’’ tanımlaması yapılan iki kişinin alana dalıp 5 saniye arayla tahrip gücü yükseltilmiş 50 kiloluk iki TNT kalıbı patlattığı açıklandı. Bunun, istihbarat ve güvenlik birimleri açısından izah edilebilir yanı yoktur.

Peki, oradakilerin can güvenliğini sağlaması gereken çevik kuvvet polisi ne iş yapar ?

Onlara, patlamanın hemen ardından iki koldan yürüyüşçülere saldırma ve gaza boğma talimatı mı verildi ?

Bombalar patlayana kadar ortalarda görünmeyen çevik kuvvet, patlamaların ardından gar ve Sıhhiye yönünden 100’er kişilik iki ayrı grup halinde yürüyüş katılımcılarına gaz bombası atarak harekete geçiyor, oradaki tabloyu daha vahim hale getiriyordu.

Yanımızdan geçen çevik kuvvet grubundan birkaç görevlinin sırıtarak ve küfür ederek bizleri taciz etmeye çalıştığını da bilmenizi isterim.

‘’Barış, kardeşlik ve demokrasi’’ taleplerini dile getirmek için Ankara’da toplanan binlerce kişi, daha miting alanına hareket etmeden bombalı ve gazlı saldırıya uğramış, günün sonunda da 97 dostumuz, yoldaşımız yaşamını yitirmiştir.

Bu katliamın siyasal sorumluları vardır ve onları herkes tanımaktadır.

Katliamcıları ve katilleri herkes çok iyi bilmektedir.

Biz katledilirken ortalarda görünmeyen güvenlik görevlileri, cenazeleri ve yaralıları alması gereken ve alana 100’er metre mesafede bekletilen çok sayıda ambulansın hareket etmesine en az yarım saat izin vermedi.

Yetmedi, ertesi gün cenazeleri almak için Sıhhiye meydanında toplananları da dağıtmak istediler.

Orada olmadı, farklı illerdeki tepki gösterilerine saldırdılar, onlarca, yüzlerce gözaltı yaptılar.

Ülkeyi kan gölüne çevirmek konusunda gözü dönmüş olan ihtiras sahibi siyasi düşünce, geri adım atmayacağını ispata çalışıyor.

Oysa, biz ne de çok özlemiştik gökyüzüne kansız bakmayı,

Yine izin vermediler…

2 Kasım sabahı ülkede daha büyük bir kaos yaşanacağının işareti olan bu katliamın sorumluları, yakasını bu kez halkın elinden kurtaramayacak.

Çünkü,

Unutmayacağız, unutturmayacağız, hesap soracağız.

Çünkü,

Saray yenilecek, halk kazanacak…