"Düşünce saksıda büyüyen bitki gibidir, kökleri hiçbir zaman saksının elverdiğinden fazla gelişmez."
Simon Bolivar
*
Bu haftanın yazısı farklı iklim, farkı coğrafyadan ulaşacak sizlere, aklımda birkaç başlık vardı aktarmak istediğim. Yazının başına oturup kelimelerle oynaşırken dışarıdan gelen keman sesinin muhteşemliği ile kendimi terasta buldum. Ailemin evi Ankara’nın en havadar, en temiz noktası Çankaya’da, karşısında sayısız bitki ve ağaç türü olan şahane bir park alanına sahip, sabah kahvesini bahçe içinde tatlı bir sohbetle içebileceğin, genç kadınların yönettiği bir restorana ev sahipliği yapan bir konut… Trafik sesinin duyulmadığı nadir alanlardan biri kısaca. Bu sessizlikte bir keman sesinin güzelliğini hayal edebilmeniz için bu kadar uzun detay anlattım biraz da…
Keman sesini takip ederek çam ağaçlarının arasında bir kalabalık fark ettim. Sonra müzik sesinin yerini İspanyolca bir konuşma aldı. Diplomatik plakalı araçları görünce durumu anladım. Venezuela'nın Ankara Büyükelçiliği ve Çankaya Belediyesi ortaklığında, Venezuela'nın bağımsızlığının temelini atan Carabobo Muharebesi'nin 200. yıldönümünde yenilenen (açılışı 6 Haziran 2006 da yapılmıştı) Simon Bolivar Parkı ve Venezuela Sokağı'nın açılış organizasyonu imiş. Venezuela'nın Ankara Büyükelçisi Jose Gregerio Bracho Reyes ve Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen abartısız, kaliteli ve şık bir törenle kahramanı yeniden hatırlattılar insanlığa. Büyükelçi Reyes’in, "Nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığından bahsederken Mustafa Kemal Atatürk ve Sakarya Meydan Muharebesi’ne dikkat çekiyorsak, aynı şekilde Güney Amerika'daki ülkelerin bağımsızlığından bahsederken de Simon Bolivar'ın ismini telaffuz etmemiz gerekiyor" sözleri gurur okşadı takdir edersiniz.
Simon Bolivar’ı (1783 - 1830) duymuş olabilirsiniz fakat hakkında bilgi sahibi olamayabilirsiniz. Bu nedenle bu yazımı dünyanın diğer kıtasında kurtuluş savaşları vermiş “Büyük Kurtarıcı” adıyla bilinen Simon Bolivar’a ayırdım. (Bazı tarihsel bölümler için Wikipedia bilgilerinden faydalanacağım.)
Bolivar, döneminde İspanyol kolonisi olan Venezuela’da doğdu. Madrid’de hukuk eğitimi aldı ve ülkesine geri döndü. Venezuela’da ihtilallere katıldı ve etkin görevler aldı. 1819′da Venezuela’da, And Dağları’nı aşarak, Nueva Granada’ya geçti, bu iki devleti Kolombiya adı altında birleştirdi. İspanyol askeri birliklerini buradan çıkardıktan sonra Ekvador ve Peru milliyetçilerine yardım etti. 1822′de Arjantin ve Şili ihtilal lideri Jose de San Martin ile birleşti, fakat İspanyollara karşı tutulacak siyaset konusunda anlaşamadıklarından buradan ayrılan Bolivar, kendini Peru başkanı ilan etti. 1824′de İspanyollar ile yaptığı savaşı kazandıktan sonra, Peru’daki İspanyol idaresine son verdi. 1825′de Peru’nun güney illeri birleşerek başlı başına bir devlet kurdular, kurtarıcılarının şerefine uygun olmak üzere buraya Bolivya adını verdiler. Kısa bir süre sonra Bolivar’ın kurtuluş hareketi ve savaşları, bazı kesimlerce kral veya diktatör şeklinde algılandığı için, suikast denemeleri yapıldı fakat başarı sağlanamadı.
Bolivar’ın Güney Amerika devletlerini tek idare altında toplama gayretleri 1825′de Panama’da kurulan Pan-Amerikan konferansı ile sonuçlandı. Bolivar, Kolombiya başbakanı oldu. 1830′da Venezuela’nın Kolombiya’dan ayrılması üzerine istifa etmek zorunda kaldı. Artık sağlığı da bozulmuştu. Kısa bir süre sonra “Birlik Birlik ” diye haykırarak hayatını kaybetti. Naaşı 1832′de törenle Caracas’a götürülerek “milli mabede” gömüldü. Değeri ancak öldükten sonra anlaşılan Bolivar için Bogota ve Lima’da heykeller dikildi. Büyük değer taşıyan mektupları da 1866′da New York’ta kitap şeklinde ve gazete makaleleri olarak yayınlandı.
Şuanda Güney Amerika’nın ( hatta dünyanın) hangi ülkesine giderseniz gidin Simon Bolivar ismine rastlayacaksınız. Yön tabelalarında mahalle, bulvar, sokak ve meydanlara verilen adını okuyacaksınız. Kent meydanlarında heykelleri ile fotoğraf çeken turistlerle karşılaşacaksınız. Futbol takımlarının formalarında, resmi bayramlarda her evde anılırken izleyeceksiniz. Zamanında tam da anlaşılmamış bir kahramanın anılarına ve başarılarına saygıyı hissedeceksiniz. Hatta Bolivar'ın ölümünden sonra, bu kahramanın izleri anavatanı Venezuela'nın çok ötesine geçerek tüm Güney Amerika kıtasına, hatta Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri kıyılarına kadar uzandı. Karşıt görüşlerin de fazla olduğu dönemlerde yaşandı. Fakat her ne düşünülürse düşünülsün, Bolivar'ın birbirini izleyen devlet adamlığı ve ulus kuruculuğu nesillere sağladığı ütopik bir ideal olmuştur.
Güney Amerikalı ödüllü yazar ve şairlerden Pablo Neruda, José Martí, Gerhard Masur, hatta Gabriel García Márquez, Bolivar'ın karmaşık söylemlerini şiirsel bir üslupla çözümlerken, onların bıçaklarını keskinleştirmek için de mükemmel bir örs oldu. Bolivar'ın özellikle Amerika kıtasında ölümünden sonra yaşantısı, kurtuluştan bu yana bölgedeki siyaseti şekillendiren anlatılara faydalı bir genel bakış sundu. Liderleri şekillendirdi. Liderlere dersler verdi. Bakış açıları gelişti ve hedefler kuvvetlendi. Belki de ödevler çıkartıldı.
Her şeyden öte halka bir uyarı görevi de gördü: “Tarihi biyografileri dikkatle okuyun. Ulusal kahramanlar hiçbir zaman göründükleri kadar basit değildirler.” Belki tüm dünyanın hayranlıkla anlayabildiği bizim ulusal kahramanımızın anlaşılabilmesi ve gerekli saygıyı görebilmesi için de bu topraklarda bir yüz yıla daha ihtiyacımız vardır…