Pazar sabahın erken saaatlari… Kahve bomboş pandemiden dolayı. Az sonra iki kişi geldi biraz sonra biri daha geldi, o iki kişinin tam yanlarına oturacaktı ki adamlar masken yok yanımıza oturamazsın, bu adam raskal diye uyardılar. Maskesini taktı, oturdu tatile gidecekmişler. Onun sohbetine başladılar, tatil dedikleri memleketlerine gitmekmiş. Tatil denince hemen isyanlarım başlıyor derdim çılgınca yemek içmek değil tabi… Ülkemi tanımaktır, ben ülkemi tanımıyorum ki…
Çok sevdiğim ülkemi tanımamam bana bir işkence gibi geliyor. Ülkemi tanımam için gezmem, dolaşmam gerekir. Yanlış mı? Tolstoy en güzel öyküler hikayeler ve romanlar iki güzel olayla başlar diyor; birisi şehre bir yabancı gelir diğeri şehirden birisi çıkar. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanı şehirden birisinin çıkışıyla başlar, bu adam bu romanın baş kahramanı Raskalnikof’dur. Evden çıkarken bir de not bırakır, temmuzun başları hava çok sıcaktır. Adam kaldığı pansiyonundan çıkar d sokağından geçer k köprüsünde durur. Geride bıraktığı şehre bir kez daha bakar. Tedirgindir, okurlarım bu adamın nere gittiğini öğrenmek istiyorsanız bu romanı okuyun. Dünyanın en güzel romanıdır bu roman.
Hayat dediğimiz şey bir tür eylemdir, zaten çoğumuz bir şehirden çıkıp başka bir şehre gidiyoruz. Yeniden konuya dönersek yabancılar bizim ülkemizi bizden daha iyi tanıyorlar. Altmış yaşını geçtim, bu ülkenin bir iki şehrinden başka yerini tanımıyorum. Bu durum hem bir yurttaş olarak hem bir insan olarak üzüyor beni.
Gazetelerden ve yabancılardan öğreniyorum ülkemin en güzel yerlerini. Bu beni kahrediyor turizm bölgelerimiz varmış ama hiç birini görmedim, bilmiyorum ama elin adamları gelip buralarda keyif çatıyorlar.
İşin en acı veren yanı bu ülkenin milyonlarca yoksulu da ülkesini ne yazık ki tanımıyor. Bizimkisine platonik aşk denir. Kendi ülkesinin insan dağlarını, yaylalarını, nehirlerini, denizlerini bilmez mi? Bilmiyorsa neye yarar?
Ben nasıl bir vatan severim, nasıl bir yurttaşım kendimden utanıyorum ama yine de bir şey var ki o da parası pulu olan bu ülkenin her yanını dolaşanlardan çok daha seviyorum ben ülkemi.
İnanarak diyorum ki bir gün gelecek bu ülkenin bütün yoksulları Türkiye’nin her yanını gezip dolanacaklar. Ülkemizin edebiyatını, sanatını, bilimini ve tarihini bileceğiz…
İşte o günler bu ülkenin dağlarında çiçekler açacak. Irmaklar coşup toprağı sulayacak, ülkemin her yanından bereket fışkıracak. Barış, kardeşlik, eşitlik ve dostluk ülkemize hakim olacak, yaşasın Türkiye…