Okullar açıldı, sokaklar hareketlendi.
Yaz boyunca alışık olduğumuz durağanlık, kendini koşuşturmaya bıraktı.
Sabah erken saatte başlayan trafik yoğunluğu gece yarısına kadar devam etmekte.
Trafik yoğunluğu insanların sinir sistemini alt üst ediyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Anibal Kavşağı’nda ışıkların yanmasını bekliyorum.
Tabii ki benim gibi diğer araç sürücüleri de bekliyordu.
Bir anda bağrışmalar başladı.
Geri dönüp baktığımda 41 R 9037 plakalı ticari aracın sürücüsü elinde bir sopayla diğer aracın üzerine vurmaya başladı.
Sopalı şahıs özel otonun kapısını açtı, aracın içerisinde bulunan üç erkek bir bayana “bana nasıl yan bakarsınız, önüme aracı sürdünüz” diyerek sopayla bir genci dövmeye başladı.
Diğerleri araçtan inemediler bile.
Sopalı şahıs bağırdı, tehditler savurdu, etraftaki insanlar ne olduğunu anlayamadan yeşil ışık yandı, herkes yoluna devam etti.
Meraklı insanım, Emniyet Müdürlüğü’ne doğru ilerledim.
Baktım kavga edenler birbirinden şikayetçi olacak mı?
Bir süre bekledim, şikayet için gelen giden olmadı, yoluma devam ettim.
Bu konuyla alakalı haber yapıp yapmamayı çok düşündüm.
Önce, boşver dedim.
Daha sonra bu konuyu yazmalıyım diye düşündüm.
Çünkü sokakta aynı durum benim başıma da gelebilirdi.
Eli sopalı bir kişi trafiği durduruyor.
Yer misin yemez misin diyerek insanları dövmeye başlıyor.
Olayın içyüzünü bilmediğim için daha fazla yorum yapmak istemiyorum.
Toplumun ruh hali sokağa yansıyor.
Herkes olmuş barut fıçısı.
Kimse kimseye tahammül etmiyor.
Herkes kendi hukukuna göre ceza kesiyor.
Sokağın güvenliği yok!..
Herkesin başına güvenlik dikme şansın yok!...