UĞUR MUMCU’YU ANLAMAK!..

İsmail Kadı

Sevgili Uğur Mumcu, 23 yıl önce, karlı bir Ankara sabahında katledilmişti.

Faili meçhul cinayetlerin zirve yaptığı bir dönemdi.

Bombacılar yakalandı.

Bombacıların arkasındaki yerli ve yabancı karanlık eller yeterince aydınlatılamadı.

Türkiye bugünkü din eksenli diktatörlük sürecine giden yolu, o dönem yeterince tartışamadı.

Bu yüzden Uğur Mumcu katiller için tek başına önemli bir hedefti.

Bu cinayetler serisi Türkiye’yi ve aydınlanma sürecini dönüştürmek için büyük planın önemli bir parçasıydı.

1970’lerde ortaya çıkan faili meçhullerin başında akadamisyen kökenli Bedrettin Cömert, Milliyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, Akademisyen Cavit Orhan Tütengil, Adana Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz gibi aydınların katledildiği ilk dalga cinayetler, Türkiye’yi 1980 Askeri Darbesine taşıyan bir katliamın bir parçasıydı.

Bu cinayetlerin asıl amacı 1961 Anayasasını tümüyle yürürlükten kaldırmaktı.

Hiç unutmuyorum; 12 Mart Döneminde bu Anayasa ile ülkenin yönetilemeyeceğini bazı dikta yanlısı asker ve siviller yüksek sesle açıklamada bulunuyordu. 

Bunlardan en önemlisi merhum Celal Bayar’dı. 

Her yıl kış aylarında “Bu kış komünizm gelecek” diyerek özgürlükçü anayasanın ortadan kaldırılması için propaganda yapıyordu. 

Nitekim katiller ve özgürlük karşıtları 1980 Askeri Darbesi’ni yaptı.

1982 Anayasası gibi gerici  ve baskıcı bir dönemle amaçlarına ulaştı.

İkinci dalga cinayetler 82 Anayasasına rağmen yeniden Demokratikleşme yolunda önemli adımlar atıldı. 

Ancak Türkiye’de Dinci-Milliyetçi ittifakı iktidarı ellerinde tutmak  için yeni bir dönem başladı.

Anımsayalım;

Muammer Aksoy, 31 Ocak 1990’da öldürüldü.

Çetin Emeç, 7 Mart 1990’da,

Duran Dursun, 4 Eylül 1990’da,

Bahriye Üçok, 6 Ekim 1990’da,

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’de,

Ali Günday, 25 Temmuz 1995’de,

Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999’da,

Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002’de,

Sivas Madımak Katliamı, 2 Temmuz 1993 tarihinde, 35 aydının yakılarak öldürülmesi tarihe geçti.

Türkiye bu karanlık ortama bir günde gelmedi.

Doğudan, batıdan Türkiye üzerinde oyun oynamak isteyen dış emperyal güçlerin verdiği destekle, zorla cinayetlerle 12 Mart, 12 Eylül Askeri darbeleriyle geldi.

Elbette Uğur Mumcu cinayeti sadece bir büyük komplonun önemli bir parçası değildi.

Çünkü Uğur Mumcu başlı başına Atatürkçülük, Demokratlık, Laiklik ve Özgürlük abidesiydi.

Bu yüzden Uğur Mumcu oynanan oyunun parçalarını birleştirdiği için karanlık gerici güçlerin hedefi oldu.

Bugün ise, 3. cinayetler serisini konuşuyoruz.

Hırant Dink, Tahir Elçi’nin katledilmesi ile yeni bir dönem aralandı. 

Uğur Mumcu’nun özgürlük ve demokrasi mücadelesini sürdürmek ise yine tehdit altındaki aydınlara düşüyor.

Bir tarafta mahalle baskısı, diğer tarafta iktidar baskısı....

Bu karanlığı yıkmak, her vicdan sahibi aydının görevidir...

Gebze’de Uğur Mumcu’nun isminin  verildi parkın ismi değiştirildi, Eşref Bitlis Parkı yapıldı.

Muammer Aksoy’un isminin verildiği parkın ismi değiştirildi.

Bahriye Üçok’un isminin verildiği parkın ismi değiştirildi.

Bunlar bize bazı ip uçlarını vermekte yeterlidir. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.