Demedim mi Didim diye
Aktan USLU
9 - Dünya mersine biz tersine
--
Ucuz işgücü dayatması
kaliteyi düşürüyor
** Dev Turizm-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Yahyaoğlu gerek Didim gerekse diğer turizmden geçinen il ve ilçelerde sendikalaşma oranını neredeyse yüzde sıfır diye açıkladı
** Bu yıl öngörülemeyen talepten ötürü tavan yapan sorunların ana kaynağı olarak “Her şey dahil” sistemini gösterdi. Her şey dahil’in kaliteyi düşürmesinin yanı sıra israfı azdırdığını söyledi
Röportaj Yorum/Analiz
30 Temmuz 2021 tarih, “Türkiye’de sendikalaşma oranı yüzde 14 oldu” başlıklı Anadolu Ajansı haberine göre; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Resmi Gazete'de bugün yayımlanan işçi sendikalarının istatistiklerine ilişkin yaptığı açıklamada, 2021 Temmuz ayı istatistiklerine göre, sendikalaşma oranının yüzde 14,13 olarak gerçekleştiğini belirtti.
ALGI YÖNETİMİ: ARTIŞ VAR!
"Sendikaya üye işçi sayısı 2 milyonu aştı" ifadesini kullanan Bilgin, 2021 Ocak ayına kıyasla sendika üyesi işçi sayısının 54 bin 209 kişi arttığını bildirdi. Son yıllarda kimi haber pratikleri ile çok tartışılan ve çok yıpranan AA’nın haber başlığını alıcı gözle okuduğumuzda algı şu: Türkiye’de sendikalaşma oranında artış var!
Hemen 2003 verilerine dönüyoruz: Yüzde 58! Zaten aksi bir durum yani artış olsaydı Bakan Bilgin, 2003 ve/veya 2002 öncesi sendikalaşma oranlarına yüzde 100 değinirdi..
MESELENİN EMEK BOYUTU
Didim’de turizm sektörünün sorunlarını bugüne kadar tüketici/yerli turist ve sermaye ölçeklerinde ele aldık. Ama işin bir de emek boyutu var.
Antalya merkezli DİSK’e bağlı Devrimci Turizm İşçileri Sendikası Başkanı Mustafa Yahyaoğlu ile yazılı görüştük. Yahyaoğlu ile görüşmeden önce sendikanın genel sekreteri Muzaffer Koç’tan edindiğimiz bilgiye göre Yahyaoğlu bir süre önce Didim’de imiş. 15-22 Ağustos aralığı ise belki yüzyüzeyi ıskaladık telefonla değerlendirme talep edik yanıtları yazılı aldık. Önümüzdeki yıllarda yine ailecek tatile çıkabilirsek Antalya’yı ısrarla önerdi. Didim’i seçme gerekçelerimizden biri, Antalya için de geçerli imiş.
DİDİM’DE SENDİKAL ÖRGÜTLÜLÜK RAKAMSIZ
Genel Başkan Yahyaoğlu, Didim’deki ve ülkemizdeki diğer turizm merkezli il ve ilçelerde sendikalaşma oranına dair rakam vermeden konuştu ancak ortada verecek bir rakam da yok gibiydi. Yahyaoğlu, “Didim’de ve ülkemizin hiçbir ilinde, ilçesinde, sendika ve toplu iş sözleşmesi sahibi işçi birkaç istisna hariç neredeyse yok gibi” dedi.
SENDİKASIZLIK KENDİSİNİ
MEKÂNLARDA DA GÖSTERİYOR
Didim’de turizm sektöründe sendikalaşma oranının yüzde sıfırlarda seyretmesi hemen her mekânda bariz şekilde göze çarpan İSG kuralsızlığı ile de kendisini hissettiriyor. Konuya dair çektiğimiz fotoğrafları TMMOB Makine Mühendisleri Odası Gebze Temsilciliği 13 ve 14’ncü dönem başkanı, MMO Kocaeli Şube 15’nci (mevcut) dönem yönetim kurulu üyesi, A sınıfı İSG uzmanı Sinan Yücel’e aktardık. Değerlendirmeleri yakın zamanda dizimizde yer alacak.
YEREL BASIN İÇİN DE TALİHSİZLİK
Konunun merkezine mesleğimizi alınca Didimli meslektaşlar Didim’de gazetecilik yaptıkları süreçte hiçbir zaman grev, direniş deneyimi edinemeyecekler gibi. Hâlbuki Gebze’de, Kocaeli’de emek yanlısı, emekçi sorunlarını gündeme getiren gazeteciler, neredeyse konunun kitabını yazacak derecede deneyimli. Üstelik sendikalaşma oranının matematik realitesine göre yüzde 58’lerden yüzde 14’lere gerilemesi, AA’nın ilgili haber başlığının yaratmak istediği sezinlenen algıya göre ise yüzde 58’lerden yüzde 14’lere “yükselmesi”ne rağmen.
Yahyaoğlu, şunları kaydetti: “Ucuz işgücü dayatması hizmet kalitesini doğal olarak düşürüyor. Kalifiye ve tecrübeli personel hem düşük ücret hem de kısa sezon işçiliği (4-7 ay) nedeniyle yaşamını sürdüremez noktaya geldiğinde sektörü terk ediyor.
Yurtdışına giden bir aşçı 3 bin 500 – 6 bin, bir garson 3 bin – 3 bin 500 Euro arası ücretler alabilirken burada 6 – 9 bin TL alarak ve yarıyılı işsiz geçirerek yaşamak zorunda bırakılıyor.
Herşey dahil, ürün ve hizmet kalitesini düşürmenin yanında, israf bakımından da, azdırıcı bir etken.
Bu sistemde kalifiye işçi gerekmiyormuş gibi algılanıyor. Nasılsa garson masadaki bulaşık tabak, bardak ve artıkları toplama görevlisi.
Turizm meslek liselerinden, yüksekokul ve fakültelerinden mezun olan gençler bu sektörde çalışmayı seçmiyorlar. Sektörü terk ediyorlar.
1 milyonu kayıtlı sigortalı 2,5 milyon kayıtdışı toplam 3,5 milyon işçinin çalışmakta olduğu bir sektörden bahsediyoruz. Aileleriyle birlikte düşündüğümüzde 10 -15 milyon yurttaşımız turizm işçiliğinden alınan ücretlerle yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
Biz eğitimlerde, garsonlara, ‘misafirlerle göz temasını kaybetmeyin’ deriz. Bir şey istemek için garsonun dikkatini çekmek istediğinde zorluk yaşamasın diye.
Şimdi garsonlara, ‘müşteriyle göz göze gelmeyin, her yeni istekleri ek maliyet yaratıyor (cost)’u yükseltiyor’ deniyor. Herşey dâhil olduğu ve ek ödeme olmayacağı için.
Marketlerde,bir şişe yerli içkinin fiyatı, tesisin neredeyse bir gecelik herşey dahil fiyatına yakın olduğu, göz önünde bulundurulduğunda, otellere sahte içki operasyonlarına ve misafirlerin alkol zehirlenmelerine başka bir gözle bakmak gerekmez mi ?
Hizmet kalitesinden nasıl bahsedeceğiz.
Örnegin; sabah kahvaltı salonunda iki adet kollu portakal sıkma makinesi konmuş. Yüzlerce misafir burada kuyruğa girerse kaç kişi taze sıkma portakal suyu içebilecek. Var mı, var. Kaç misafir içebildi? Yüzde 2-3.
Özellikle yerli ve Ortadoğulu misafirlere hizmet veren tesislerde, tabaklar ve masalar her zaman tıka basa dolu olur. Hele ilk birkaç gün. İşletmeler suistimal ve benzeri çok değişik kaygılarla, bu artıkların değerlendirilmesine de sıcak bakamamaktadır. Barınaklara dahi gönderilmelerine müsaade edememektedirler.
Dünya bu ve benzeri zararlarını gördü ve herşey dâhil denilen sistemden kurtulmaya çalışıyor.
‘Ucuz turizm, ucuz işgücü, deniz, kum, güneş, doldur boşalt, herşey dahil’ diye özetlenen bu sistem çok misafir, az gelir yaratıyor.
Alternatif Turizm çeşitleri de, örneğin, kültür, inanç, sağlık, şifalı sular, kongre ve kış turizmi gibi; ülkemizin en büyük avantajı olmasına rağmen henüz yeterince değerlendirilmiyor. .
Pandemi öncesi 2019 yılında Türkiye olarak 52 milyon 500 bin turist ağırladık. Ülkemiz için bu bir rekor idi. 35 milyar dolar gelir elde edebildik. Misafir sayısında dünya altıncısı, Turizm gelirlerinde dünya onyedincisi olabilmişiz.
Yıllarca hedef olarak ‘30 milyon turist, 30 milyar dolar turizm geliri’ diye sloganlar atılırdı. Yani misafir başına 1000 dolar gelir hedeflenirdi. Şimdi 830 dolarlardan 632 dolarlara kadar gerilemiş durumdayız.
Daha çok turist, daha çok israf, daha çok çevre kirliliği, daha çok yabancı ucuz ve kayıtdışı işçi, daha az gelir. Bu doğru bir turizm politikası olamaz. Ülke menfaatlerine uygun olduğu, hiç söylenemez.
Ülkenin bugününü ve geleceğini, turizm eğitimi alan gençlerimizin umutlarını tükettiğini görmemiz ve bu gidişe hep birlikte dur dememiz gerekmiyor mu?
100 milyon turist, 120 milyar dolar turizm geliri hedefini Turizm Bakanımız ifade ediyor.
Turizm politika ve stratejileri oluşturulacağında, üniversitelerden, turizm işçi ve işveren örgütlerinden, mesleki sivil toplum örgütlerinden, mesleğin duayenlerinden, yerel yönetimlerden, esnaf ve sanatkârlar birliklerinden katılımcılarla müzakere edilerek bütünlüklü bir Milli Turizm stratejisi ve politikası oluşturulması gerekmez mi?
Turizm sadece turizm patronlarına bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.
ÇIKAMIYORLAR AMA DESTEKLİYORLAR: Dev Turizm-İş Sendikası’nın bugüne kadar yaygın olarak bilinen herhangi bir grev veya direnişi yok. Varsa da çok az var. Buna karşın sınıf bilincini merkeze alan sendika, sanayi yoğun emekçi kenti Gebze ve bölgesinde Baldur’da greve dönüşen grevi ve Migros depo direnişini Turgay Özdemir başkanlığındaki Marmara Bölge Şubesi ile ziyaret etti.
Başkan Özdemir, 4 Vardiya İşçi Dayanışması’nın daveti üzerine Çayırova’da da emekçilerle bir araya gelip konferans verdi. Özdemir, iktidarı hedefleyen bir iradenin ortaya çıkmasının önemine vurgu yaparak, gerçek demokrasinin ancak böyle kurulacağını ifade etti. (Kaynak: Facebook anonim)
**
Muafiyet yasası yeniden çıkartılmalı
“Sendikaların yüzde 1 barajı için her yıl muafiyet yasası çıkartılarak birçok sendikanın ve sendikamız Dev Turizm-İş’in toplu iş sözleşmesi yapabilmesi sağlanıyordu. Bu pandemi sürecinde, 2020 de çıkartılmadı ve biz toplu iş sözleşmesi yapamaz, var olan sözleşmelerimizi yenileyemez duruma düştük.
Bu günlerde bu muafiyet yasasının çıkacağını beklemekteyiz.
Kaldı ki bu barajlı sistemin tamamen kaldırılıp konfederasyonlara bağlı sendikaların barajlardan tamamen muaf olması çalışmalarının olduğunu da biliyoruz. Birçok sendika sırf bu nedenle örgütlenme ve faaliyetini sürdürebilme olanağını kaybediyor.”
**
ATABAY: TURİZMDE MESLEK İÇİ EĞİTİM ÇOK ZOR
Girişimci de emekçi de
her sene değişiyor
Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay belediye başkanlığı süresince 10 yıl Didim Turizm Derneği başkanlığı yaptı. Sektörün deneyimli isimlerinden. Röportaj görüşmemizde tüketici sorunlarının ahlaki olanlarını da gündeme getirdik azınlıkta olduklarına dikkat çekti: “Binlerce, yüzlerin esnafın yanında birkaç kötü örnek var. Onları iyice irdeleyip uyarıda bulunmak lazım. –Soru üzerine- İngilizler’in dolandırılma vakası maalesef sonuna kadar doğru. Sadece burada değil memleketin dört bir tarafında çok küstürülenler oldu.”
SEZON ASLINDA 3.5 AY
Atabay ayrıca şunları kaydetti: “Turizmde de sorunların çözümünün eğitimden geçtiğini ancak çok zor olduğunu kaydeden Atabay o zorluğu şöyle izah etti: “Turizmde eğitim çok zor. Turizmde sezon 6 ay deniyor ama sezon aslında 3 – 3.5 ay. Bodrum’da, burada da böyledir. Geçen sene restaurantçılık yapan adam bu sene konfeksiyonculuk yapıyor. Seneye ne yapacağı belli değil. Para kazanırsa devam ediyor, aksi halde ne yapacağı belli değil. Yerleşik nüfus ve esnaf sayısı çok az. 1000 esnaf varsa dörtte ikisi her yıl değişiyor.
EN BASİT İŞ GÖRÜLÜYOR
Kimseye eğitim veremezsiniz, çok zor. Çünkü Türkiye’de turizm en basit iş olarak görülüyor. Gerçek ve ciddi meslek dalı olarak gözükmüyor ama şu an ihracattan da, üretimden de daha fazla döviz getiriyor. Bunu bilenler Türkiye’nin İstanbul dahil birçok yerinde sadece lokantalardır. Örneğin gastronomi ile ilgili çok az yer bulursunuz.
Almanya’da aynı kafa var. Frankfurt’ta Didim ile ilgili sunum yapacaktık. İyi bir restaurantta akşam yemeği vermek istedik. O kalitede bir Türk restoranı bulamadık. Hepsi kebapçı.
Türk turizmini Didim’i anlatmak için topladığımız yer Yunan tavernası idi. Çok acı. Avrupa’da durum aynı. Maalesef bizde pideci, çorbacı, kebapçı.
Biz kıyı kasabasıyız, balık restaurantı az diye belediye olarak iki restaurant açtık.
LİSAN BİLMEDEN MEZUN OLUYORLAR
Turizmde insan eğitmek çok zor. Turizme dair lise ve meslek yüksek okullardan mezun olanlar lisan bilmeden mezun oluyor. Pratik yapmadan mezun oluyor. Birçok üniversitede pratik yapabilecekleri mutfak bile yok. Hep kes kopyala yapıştır, tükürükle geç.”