Gündüz aydınlığında yakalanmamak için gece karanlığında çıktılar hep yola. Bundandır şu haberlerle uyandık uzun zamandır sabahlara; ‘’Kaçak yollardan Yunanistan'ın Kos adasına geçmeye çalışan Suriyeli göçmenlerden art arda facia haberleri geldi. İki kazada 11 kişi hayatını kaybetti, 5 kişi kayıp. ‘’
‘’Libya ile İtalya arasında kalan bölgede çok sayıda göçmeni taşıyan teknede ilk belirlemelere göre en az 40 kişinin havasızlıktan boğulduğu açıklandı.’’’’ Avusturya'da kamyona kapatılan 50 kadar göçmen havasızlıktan dolayı hayatını kaybetti. İçlerinde 10 çocuk olduğu bildiriliyor.’’ ‘’Afrikalı göçmenlerle dolu İtalya'ya gitmekte olan bir bot Libya açıklarında battı. Bottaki 200 kadar göçmenin öldüğü düşünülüyor.’’
Listeyi uzata biliriz. Göçmen ölümleriyle ilgili o kadar çok haber var ki. Çünkü Ortadoğu'dan Türkiye ve Avrupa'ya yönelen mülteci akını, bu akının baş sorumlusu ülkeleri zorlamaya başlarken, göçmen katliamları da daha fazla gündeme gelmeye başladı. AFP'nin haberine göre Yunanistan'a 2015'in başından beri denizden gelen insan sayısı 230 bini aştı. Bu sayının 2014'ün aynı döneminde 17 bin 500 olduğu aktarılıyor. BBC'nin haberine göre ise yalnızca bu Temmuz ayında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinden 100 binin üzerinde göçmen Avrupa Birliği (AB) sınırlarına ulaştı.
Avrupa’nın sınır güvenliğinden sorumlu teşkilatı olan Frontex’in verilerine göre göç en fazla Libya, Suriye, Irak, Afganistan, Somali ve diğer Sahra Altı Afrika ülkelerinden geliyor. Birleşmiş Milletler Mültecilik Yüksek Komiserliği, Avrupa Birliği'ne 200 bin göçmen daha alınması için çağrı yaptı. Fakat Avrupa Birliği ülkelerinin "göçmen krizi"ne bulduğu çözüm, Türkiye ve Yunanistan gibi ülkelere "göçmen kampları" yapılması ve Avrupa devletlerinin de sadece bunların finansmanına katılması.
Uluslararası Göç Örgütü, Akdeniz'de bu yıl teknelerin batması sonucu ölen göçmenlerin sayısının 30 bine ulaşabileceğini bildirdi. Geçen yıl 3 bin 300 kişi yasadışı yollardan Avrupa’ya geçmeye çalışırken hayatını kaybetmişti.
Bir ölüm haberi de geçtiğimiz gün gelmiş, Bodrumdan Yunanistan'ın Kos adasına geçmeye çalışırken botları batan ve cansız bedeni sahile vuran Aylan Kurdi’nin ölümü başta ülkemiz insanları olmak üzere tüm dünyayı etkilemişti. 12 kişinin öldüğü faciayla ilgili organizatör olduğu ileri sürülen dört kişi gözaltına alındı. İnsan kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle tutuklandı. Bodrum kumsalına cansız bedeni vuran minik Aylan'ın babası, "Çocukları olmayan bir baba olarak dünyalık bir talebim yok, isterim ki Suriye'de yaşanan acı ve dram bir an önce bitsin" dedi.
Ben Aylan’ı üzerinde kırmızı elbisesiyle kıyıya vuruş bir şekilde görünce onu Uğur böceğine benzettim. Hani ayakaltında ezilip ölmesin diye ‘’Uç Uğur böceği / yarın Düğün olacak/ Annen sana terlik-Pabuç alacak.’’ yalanlarıyla parmağımızın ucundan ormana uçurmaya çalıştığımız bir Uğur böceğine. Uzaklardan gelmişti Uğur böceği, evine, annesinin yanına gitmeli, ezilerek ölmemeliydi...
Geçtiğimiz gün savaş tezkeresini tazeleyen, bölge halklarına kan kusturulması için onay veren herkes artık Suriye’de işlenmiş ve işlenecek olan tüm insanlık suçlarının ortağıdır. Savaş öyle filmlerde ki gibi sadece cephede ilerlemiyor. Suriye’yi kan gölüne çevirenlere destek olanlarda buyursun payı olduğu çocuğun ölümü önünde destek verdikleri savaşın ne gibi sonuçları varmış görsün.