Türkiye, her pazar günü Sedat Peker’in AKP iktidarının pek çok bilinen bilinmeyen suçlarını ifşa ettiği videoları dizi bekler gibi bekler oldu. Peker vakasında şaşırdığımız hiçbir şey yok. AKP rejimi, toplumsal tabanındaki aşınma ile birlikte siyasi motivasyon kaybı, meşruiyet yitimi ve gittikçe çöken ekonomik durum içinde ciddi bir “beka sorunu” yaşıyor. Pasta küçüldü, kaydılar arttı; eski ortaklar kirli çamaşırları döker oldu.
Peker olayı, aslında kamuoyunda bilenen, dile getirilen çürümüşlüğün çok daha derinlerde olduğunu gösterdi: AKP içi çatışmalar, iktidarın etrafında kümelenerek rejimin keyfiyet ve zorbalık kalkanından faydalanan asalaklar, savaş ekonomisi ile güçlenenler… Peker, Erdoğan’a saygıda kusur etmiyormuş gibi görünse de söylediği her şey Erdoğan’ı vuruyor: SADAT üzerinden Suriye’deki cihatçı teröristlere silah sevkiyatı, Cumhurbaşkanlığı İdari İlişkiler Başkanı Metin Kıratlı’nın bizzat El Nusra ile gerçekleşen kirli ticareti Damat Sancak’la birlikte yönetmesi, Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın uyuşturucu ticareti ile ülkeye sıcak para girişi sağladığı iddiaları ayakları yere basmayan iddialar değil. Binali familyasının koko ticareti açılımı dışında yeni bir bilgi yok. Ancak isimler, ilişkiler FETÖ dışında ilk kez bu kadar açık ifade ediliyor.
Süleyman Soylu’yla başlayan hikaye büyüdükçe büyüyor. Sıra, IŞİD petrolünün AKP eliyle pazarlanmasına, Libya’ya götürülen silahlara gelir mi, göreceğiz. Aslında konuşulanlar buzdağının görünmeyen yüzü. Bu buzdağını inşa etmek için yıllarca yalan anlattılar. ABD emperyalizminin çıkarlarıyla da uyumlu bir şekilde Suriye’nin üzerinde tepindiler. Dünyanın başına Ezidi soykırımını, milyonların katledildiği bir iç savaşı, ülkede yüzlerce canımızı aramızdan alan bombaları bize hediye ettiler. Ve kendileri bu kirli, kanlı, iğrenç savaştan para kazandılar para! Bu düzenden tiksinmek için çok sebebimiz var! Mezhepçi katliamları, etnik gerilimleri 40 yıldır önümüze siyaset diye koyuyorlar.
Susurluk’tan Tripoda
70’lerde başlayan, 90’larda zirve yapan ve bugün AKP rejimine uzanan derin devlet yapısı zaman zaman pisliğini ortaya saçsa ve kimileri tasfiye edilse de yok olmayacak. Kapitalist düzende devletler, kendi çizdikleri yasal sınırlarla kendilerini sınırlamazlar. Bu nedenle yeraltı dünyası denilen şeyin gövdesi “yerin altında” ama başı yerin üstündedir; yeryüzünden beslenir, yeryüzünde nefes alır.
AKP iktidarının kural tanımaz, keyfi, tek adam iktidarı bu türden kirli ilişkiler için çok elverişli; zaten AKP’nin de tek adam rejimine ihtiyaç duymasının temelinde istediği atı koşturma niyeti vardı. Yargılanamaz, sorgulanamaz, hesap vermez bir iktidar kirli ilişkiler için çok daha büyük bir güvence. Ne de olsa 4 yıl sonra gitmeyecek olan ve iktidarda kalmak için her şeyi yapabilecek görünen bir iktidar hem sivrisinekler için muhteşem bir bataklık hem de bu bataklığın işleri için o sivrisineklere ihtiyaç var. Yani fayda karşılıklı. Peker, devlet ve AKP açısından ne tür faydalar sağladığının örneklerini zaten veriyor. MİT tırları meselesi daha önce gündeme de gelmişti. Can Dündar tırları haberleştirdiği için yargılandığı süreçte üstüne bir de suikast girişimine uğramıştı. AKP’nin suçlarını zaten biliyoruz ama o günden bu güne değişen bir şey var: AKP’nin toplumsal desteği. Destek eridikçe iktidarın yarını daha bilinmez hale geliyor. İttifak zemini rekabet zeminine, müttefik güçler muhtemel düşmanlar dönüşüyor. Kimse kimseye güvenmiyor ve bu hengame içinde halk kısmi de olsa gerçekleri duyma şansına sahip oluyor.
Peker, Pazar günkü videosunu “Erdoğan’la gelecek hafta helalleşeceğini” belirterek sonlandırdı; el yükseltti. Yavaş yavaş “sadede geliyor.” Geçen hafta Erdoğan, Soylu’yu korumak için değil esas olarak bu beklendik süreç gelmekte olduğu için nihayet konuştu. Suçlar büyük ama unutulmasın; Peker halk için değil kendisi için, kendi hırsları için konuşuyor.
90’larda da Susurluk skandalı ortaya çıkmıştı. Bugün ifşanın internet videosu ile yapılması dışında içerikte hiçbir değişiklik yok. İtibarları yerinde, sırtları sağlam, kendilerine “iş adamı”diyorlar. Gezi’nin yıldönümünde şu soruyu kendimize sormanın zamanıdır: bu kadar pisliği temizlemek için ne yapmalı?
Gezi Ruhuna Örgütlenme Aşısı
Geleceksiz milyonlarca genç, yoksullaşmaya devam eden milyonlarca emekçi görüyor: Vatan millet hamasetinin altındaki tek gerçek para! Ne istemediğimizi biliyoruz: AKP iktidarı, bu düzeni neden istemediğimizin cisimleşmiş hali. Milyonlar değişim istiyor; gelecek istiyor; insanca yaşam istiyor; değer görmek istiyor. İyi ama nasıl? Kolay yoldan kurtulmak yok. Bu bataklığı kurutmak zorundayız. Paranın, para babalarının olduğu her yerde bu irin birikmeye devam edecek. Sermaye var olduğu sürece ulusal ve uluslararası çapta her türlü kirli iş dönerken kendi çıkarlarını halkın çıkarları gibi anlatmaya devam edecekler. Bunu yaparken de etnik- mezhepsel her türlü çatışmayı kullanacaklar. Biz ölmüşüz, kalmışız umurlarında değiliz. Emekçiler, Aleviler, Kürtler gün yüzü görmeyecek. Kıbrıs’ta kara para aklamak için üs kuranlar olayı “yavru vatan” diyerek kapatacak, büyük servetlere konacaklar. Savaş, cinayet, sömürü, yalan dolan… biz dur demeden durmayacak.
O halde Gezi’nin yıldönümünde, 2013 cüretine katmamız gereken şeyin bu siyasi perspektif olduğunu ve bunun yalnızca sosyalistler tarafından başarılabileceğini eklemek zorundayım. Çünkü yalnız sosyalistler kapitalizme ve emperyalizme gerçekten karşı çıkabilir. Gezi ruhuna örgütlenme aşırı gerek.
Bir kameraya, bir tripoda değil emekçi halka, genciğe, kadınlara yenileceksiniz!
Kirli rejime karşı mücadelede yaşamını yitiren Gezi şehitlerinin büyük anısına saygıyla.
Mücadeleye devam!