Kısa süre önce bir sel felaketi yaşayan ve sonuçları açısından halkının mağdur olduğu Eşme köyümüz var. Kartepe ilçesine bağlı olan bu köyümüzün yaşadığı sıkıntının temel nedeni, on yıllardır İmar Planı olmayışıdır.
İlgililerin gereğini, gerektiği gibi ve gerektiği zamanda yapmaması yüzünde doğal afetler dolayısıyla zarar görenlerin durumu, onları haklı olarak ‘’isyan hak’tır’’ deme noktasına getirmektedir.
Düşünsenize, 23-24 Haziran tarihlerinde bir sel olayı yaşanmış ve halkın önemli bir bölümü bu durumdan zarar görmüş.
Peki ne olacak ?
Yaşanan sorunları kim çözecek ?
Elbette, halkın yerelde ve genelde iktidar olanlardan beklentileri vardır.
Onlar da bunu görüp söz verdiler, ‘’yaraları sarmak için ne gerekiyorsa yapılacak’’ dediler, ama henüz yapılmadı.
Köy halkı, sel yaşandıktan sonra verilen sözlerle biraz umutlanmıştı belki ama aradan geçen zaman içinde tek bir adım bile atılmaması, bu durumu umutsuzluğa dönüştürdü ve onlarda ‘’yine kaderimize terk edildik’’ duygusu yarattı.
Selden en çok etkilenen köyün ortasından geçen Kurudere’nin kenarındaki evler oluyor. Çünkü, onlar büyük bir tehditle karşı karşıya.
Şöyle ki;
Derenin içinden 36 bin voltluk elektrik hattı geçiyor. Selle birlikte, derenin içinden geçen ve onu aşkın köye içme suyu sağlayan pompa sisteminin elektrik hattı açığa çıktı. Dere içindeki elektrik hattı, uyku kaçıran durumda.
Sel suları, iki sokağı birbirine bağlayan köprüyü yıkınca vatandaşlar bölgeden geçmek için bu dereye inmek zorunda kalıyor. Böyle olunca da, tehlike büyüyor.
Halkın can güvenliği açısından bir an önce çözülmesini beklediği sorun, ne yazık ki hala orta yerde duruyor.
Bu durumda, ‘’isyan hak’tır’’ denilmesinden daha doğal ne olabilir ki ?
Eşme halkının talepleri mutlaka dikkate alınmalıdır, çünkü o talepler yaşama dokunmaktadır.
Doğal afet denilen durum, gerçekte bir doğal afet değil çünkü.
Doğal olmadığını herkes görüyor, talep canlandığı zaman sözler veriliyor, sonra ya unutuluyor ya da daha önemli sözler akla geliyor olacak ki, gereken yapılmıyor.
Başka bölgelerin başka sorunlarında da benzer yöntemlerin izlendiğine sıklıkla tanık oluyoruz. O yüzden, öncelikli olarak merkezi ve yerel yönetimi elinde tutan siyasal anlayışları eleştiriyor, önlem almalarını istiyoruz.
Bunu, kamunun sağlığı ve güvenliği için yapıyoruz…
Bu tür doğal afetlere karşı önlem almak için illa ki insanlar ölmemeli diyoruz. Sessiz kalanlara isyan ediyoruz.
Bir yandan da, ‘’Soma’da 301 can gitti de, kim sorumluluğunu yerine getirdi’’ düşüncesinden hareketle kızgınlığımızı yineliyor, isyanımızı derinleştiriyoruz.
Ardahan’dan Edirne’ye, Samsun’dan Mersin’e, Hakkari’den Muğla’ya kadar geniş ve enfes bir doğada daha fazla doğal afet masalını dinlemek istemediğimizin bilinmesi gerekir.
İlgili, yetkili ve sorumlulara, geç olmadan uyarı yapmayı kamuoyu adına görev kabul ettiğim için bu yazıyı yazdım. Umarım, adresine ulaşan tepkiler dikkate alınır.
Aksini, düşünmek bile istemiyorum…