İnsanlık tarihinde oyun oynamak çok eskilere dayanıyor. İnsanların henüz konuşmayı bile başaramadığı dönemlerde, işaretlerle beden dili ile taklit yaparak anlaşmaya çalıştığı bir araç oldu oyun oynamak.
Çok eski zamanlardan günümüz tiyatrosuna gelen süreçte oyun, her dönem başka başka şekillere bürünerek insanın hayatında önemli bir yer tuttu.
Benim tiyatro ile hayatımın kesişmesi ise 2019 yılında Çayırova Belediyesi’nin çağrısı ile başladı.
Sıkı bir tiyatro seyircisiydim. Seyirci koltuğunda hayranlıkla izlediğim oyuncuların yerinde, sahnede olacağımı hayal bile edemezdim.
2019 yılında Çayırova Belediyesi çatısı altında oyunculuk eğitimi çalışmaları başlayınca büyük bir heyecanla ben de katıldım.
Önce drama çalışmalarıyla başladık. Giderek oyunculuğun zorlu yollarına giriverdik.
Bir gün oyun üretmeye giriştik. Yönetmenimiz “haydi söz sırası sizde” dediğinde hepimizin içini anlatılamayacak kadar güzel duygular kapladı.
Biz sahnede Çayırova’nın değişik alanlarından dokuz kadındık. Hepimiz günlük hayatın dertlerini sırtlamıştık ama oyun çalışmalarına başladığımızda bütün dertleri, sıkıntıları salonun dışına bırakıyorduk.
Bizden önceki tiyatro emektarları da öyle yapmamışlar mı zaten. Tiyatrocu bir aileden gelen Adile Naşit, hem tiyatrocu hem de bir çok filmde yer almış bir oyuncu, (Hababam Sınıfı’nın Hafize anası) bir zamanların masalcı teyzesi. 1952 yılında Ahmet ismini verdiği bir oğlan dünyaya getirmiş. Ahmet’in kalbi doğuştan delik. 1966 yılında 14 yaşında yapılan operasyon sonrası Ahmet yaşamını yitiriyor. Ancak Adile Naşit oğlunun öldüğü gün Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü Tiyatrosu ile İzmir’de içi kan ağlayarak sahnede. Kendi doğum gününde evladının ölüm haberini aldıktan sonra bağrına taş basıp sahneye çıkıyor ve rolünü oynuyor. Kural açık; perde açıldı mı oyun devam etmeli...
Tiyatro, sanat öyle işimi yapayım mesaimi doldurayım olayı değil. Tiyatro bir gönül işi tutku ile aşk ile yapılan.
Yazar, düşünür Namık Kemal ne kadar güzel anlatmış:
“Tiyatro aşka benzer. İnsanı hazin hazin ağlatır. Ama verdiği acının gücünde bir başka tat bulunur. Tiyatro evrene benzer. İnsanı doya doya güldürür. Ama yansıttığı tuhaflıklar, gülerken ağlamak için istekler doğurur.”
William Shakespeare in dediği gibi; “Dünya büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder.”
Tiyatronun ve tiyatrocuların değerinin bilindiği bir toplum olması dileği ile
27 Mart Dünya Tiyatro Günümüz kutlu olsun.