Kısa bir süre de olsa ömrümün en heyecanlı ve en keyifli zamanını tımarhanede geçirdim herkesin seve seve anlatabileceği hayatını derinden etkileyen bir öyküsü vardır benim hayatımı etkileyen ilginç gözüksede tımarhanede yaşanan öykülerdir çünkü hayatımı değiştiren yer tımarhanedir gençliğimde hayalini kuramayacağım tek yer olan tımarhanede bir süre tımarhane bir süre de olsa beni misafir etti insanın aklına gelmeyen şeyler başına gelir dediğimiz şey bu olsa gerek bu yazıyı yazarken sık sık Tolstoy geldi Tolstoy orta yaşlılık döneminde yaşadıklarını bir psikoloğa gidip anlatsaydı kesinlikle onu bir süre bir tımarhanede tutardılar Tolstoy’un hayatını değiştiren ve onu normallikten sıradışılığa götüren en önemli sıkıntısı ve korkusu ölümdür tabuttan mezarlıktan ve ölüyü yıkayanlardan çok korkuyordu öyle ki bu korkuları son zamanlarında saplantıya dönüşmüştü bu çelişkilerini ünlü yazar Henri Troayt Tolstoy’u anlattığı büyük eserinde anlatmıştır delilik kötü bir şey değildir keşke benim ülkemin hiç değilse yüzde biri Tolstoy gibi Dostoyevski gibi delirebilse dünya edebiyatına mal olmuş ünlenmiş çoğu edebiyatçı tımarhanede yatabilecek duruma gelmişlerdir istisnasız hepsi takıntılıdır tımarhaneye girmiş çıkmış insanlar genelde genel evi kadınları gibi hayat öykülerini anlatmayı sevmezler çünkü çoğunun geçmişi trajedilerle doludur sen hancı ben yolcu misali kimileri gelir kimileri gider gidenlerin bir kısmı bir süre sonra geri gelirler ünlü bestekar neyzen Tevfik ve ünlü ressam Fikret Mualla gibi ara sıra da burada ölenler de olur en ilginç insanları burada tanıdım çoğuyla dost oldum onlarla zaman zaman görüşürüz Şevket abi bu insanlardan biridir tırpan çekmiş çapa yapmış benim gibi uzun yıllar çobanlık etmiş bir hemşehrimdir Şevket abi duyarlılığı yüzünden değil duyarsızlığı yüzünden tımarhanelik olmuştu bir yakını anlatmıştı 50 yaşına kadar görmedim duymadım bilmiyorum oyunu oynamış etliye sütlüye karışmamış yaşamda hiçbir şey onu ilgilendirmemiş ona bir gün iktidardaki partiyi sormuştum sen kendi işine bak kim olursa olsun hiçbirinden bu halka bu ülkeye hiçbir fayda gelmez onların işleri kendi ceplerini doldurmak demişti haksız da değil asık suratlı sinirli ve çok öfkeli biriydi adama seni seviyorum desen bile kızıyordu burası tımarhane her meslekten her kesimden insan var burada dolaplarda saklananlar kapıları dinleyenler sokaklarda birbirlerini takip edenler aşırı şehvet düşkünlüğüne kumardan içki hastalığına yüzlerce insan gelir yüzlercesi gider burada parantez açıp bir şey söylemek istiyorum merak eden varsa hiç kimse bu tür hastalıklardan korkmasın hastalığı olanlar endişe duymasınlar ama elbette bir doktora gitsinler zamanla biz insanlar gibi bu hastalıklar da eskir yıpranır güçten düşer ve hayatımızdan çıkarlar tanımaktan dost olmaktan keyif aldığım zarif abiyi sizlerle tanıştırmak isterim bir gün ziyaretine gelen eşine zarif abinin nasıl biri olduğunu sormuştum o da iyi bir eş iyi bir baba mükemmel bir insandır sonrasını sorma ah çekerek bir de şu kitap hastalığı olmasa garip okumayla bozdu kafayı demişti sevgili dostlar kadınlar alınmasın ama genelde çoğumuzun eşi kitap okumamızı sevmezler buna da bir akıl erdiremedim insan yeryüzündeki en yaratıcı canlı okumadan yazmadan düşünmeden hiçbir insan ve hiçbir toplum kendini geliştirmez ve insanlaşamaz her insanın ömrünün yarısı kendi kendisiyle ilgilenerek geçer bu yüzden geçmişiyle oyalanan eskimiş ahşap bir eve benzetirler insanı insan için çok şeyler söylenmiş derler ki insanın kendini tanıdığı en iyi yer bir kavgada yenildiği yerdir Almanya’da emekli olmuş dönmüş bir tanıdığım dilini bilmediğiniz bir yerde ağlamayın hiçbir işe yaramaz en içli en güzel türküleri söylesende kimsenin dikkatini çekmezsiniz dilini bilmediğiniz insanlarla hiçbir konuda birlik oluşturamazsınız bu konuyu şunun için anlattım sevgili okurlar ne yazık ki halk olarak kendi dilimizle konuşmuyoruz gençler babalarına babiş annelerine anniş arkadaşlarına da kanka diyorlar hadi gençler neyse koca koca adamlar birbirlerine arkadaş dost demek yerine hayatım güzelim canikom gibi hiçbir dille ilgisi olmayan sözler söylüyorlar ey şimdi gel deli olma madem söze tımarhaneden başladık söze dünyanın ilk tımarhanesi bizim yaşadığımız coğrafyada yani Bergama’da kurulmuş yer altında uzun loş bir tünel yapmışlar halen de duruyormuş hastaları bu tünelde yürüterek tünelin üstünden açılan deliklerden onlara iyileşeceksiniz iyileşeceksiniz diye bağırırmışlar iyileşmek isteyenler de evet doğru söylüyorsunuz diye cevap veriyormuşlar kimi hastalar da boşuna bağırmayın biz asla iyileşmeyiz diyormuşlar bu sözü söyleyenlere o zaman ölün diyormuşlar orada ölünnn