Yazıma neresinden nasıl başlayayım diye düşünürken aklıma yazımın özüne en uygun düşen ünlü bilim insanları Einstein ile Thomas edisonun çocukluklarında başlarına gelen sonradan dünyayı şaşkına çeviren öyküleri geldi çocukluğunda okuma ve konuşma güçlüğü çekmektedir Einstein heceleri söylerken sürekli takılır bu yüzden öğretmenleri aptal olduğuna karar verirler bu dahi bilim insanı dokuz yaşına kadar da konuşamaz en büyük sorunu her şeyi merak etmektir ve en çok isyan ettiği şey de yanlıştır her konuyu nedeniyle ele alır ve bu nedenlere yeni yeni nedenler ekler hemen hemen aynı şeyler Edisonun da başına gelir o da okula başladıktan 6 ay sonra algılamasının yavaş olması nedeniyle onu da öğretmenleri okuldan uzaklaştırırlar bu iki bilim insanının başına gelenler dönemin eğitim sistemini ve öğretmenlerin kapasitelerini insanı anlamadaki zekalarını ortaya koymaktadır eğitimin amacı öğrencilerin incelenmesi hangi öğrencinin hangi konuya ilgi göstermesini ve hangi işi sevmesiyle ilişkilidir çok ilginçtir aptalken dahiye dönüşmüştür bu iki insan sevgili okurlar cahillik gönül hatır bilmediği gibi insanı da anlamaz anlamadığı gibi değer de vermez cahiller hiç düşünmeden Edisonda ve Einstein da olduğu gibi ön yargılarıyla karar verirler ve insanların hatalarını hemen yüzüne vururlar elbette ki kendimi Einstein’la Edisonla bir tutmuyorum onların başına gelen benzer şey benim başıma tımarhanede gelmişti komşu kadınla hiçbir önemi olmayan bir konu yüzünden tartışan anneme komşu kadın sen bana laf yetiştireceğine oğlunla ilgilensen sen bana ne söylüyorsun ben senin gibi bir deli doğurmadım ki benim çocuklarım üstün zekalı ve hepsi de üniversite mezunu senin doğurduğun tımarhanelik olmuş evet bu tımarhane yüzünden gerçekten ailem epey bir hırpalandı şimdi bakın O günlerde hastaneye ziyaretime gelen bi ir köylüm beni görür görmez ağlamaklı bir sesle vurunup dövünerek ah vah ederek aman allahım dağ gibi adam erimiş gitmiş kimin aklına gelirdi bu adamın buralara düşeceğini kim düşünebilirdi afedersiniz ama sanki ben kötü yola düşmüşüm yatak arkadaşım yahuu hemşehrim kendine gel ikide bir tımarhane tımarhane deyip durma burası hastane aslında tımarhanelik sen olmuşsun ama haberin yok sen ziyarete mi geldin yoksa adama hakaret etmeye mi köylüm yıllar önce kimi ilişkilerimizden dolayı bilinç altında biriktirdiği nefretini söylemeye gelmiş aslında benim başıma ne geldiyse orta okula başladığım sıralarda geldi kendime güvenmemeyi dalkavukluk yapmayı beni ezenlere karşı çıkacak yerde onlara yaltakcılık yapmayı ve yalvarmayı okula başladığım o günlerde ailem ve köyün ileri gelen kimseleri yüzünden geldi bana öğretmenlerin ve okul idaresinin gözüne girmeyi akıllı uslu olmayı hiçbir şeye itiraz etmemeyi öğretmiştiler 40 yaşına kadar da ben böyle yaşadım yani herkesten korktum kadınlardan utandım fikrimi söyleyemedim başkalarının telkinleriyle idare ettim yani her şeye körü körüne inandım ne zaman kadar diyorsanız bir gün bir lokantada yemek yerken cinnet geçirip lokantayı dağıttığım o güne kadar gerisi malum anlatmaya gerek yok şimdi sizlere bu hastaneye gelen giden herkesin özellikle de sevgili annemin çok merak ettiği hastanenin bahçesindeki düşünen adamı anlatmak istiyorum dirseğini diz kapağına dayamış yumruğunu çenesine koyup düşünen bu adam bu hastaneye gelen insanların neden geldiklerini nasıl bir tedavi gördüklerini anlatmaktadır bu heykeli bir dönem hastanede yapmış bir heykeltraş yapmaya başlamış ama bitiremeden taburcu olmuş elde deli biter mi bi süre sonra bir jandarma yüzbaşı gelmiş ve o adam tamamlamış şimdi hani delilik delilik diyorum ya her konu gibi delilik de görecelidir kimisine göre tehlikelidir kimilerine göre en zeki en yaratıcı insanlarıdırlar kimileri sever kimileri nefret ederler ama şunu söyleyeyim ki Osmanlı zamanında deliler kollanmış korunmuş padişahlar tarafından önemsenmiş bütün ihtiyaçları giderilmiş hatta bu insanların sözlerine inanılmış günümüz Türkiye’sinde bu sevgi ve saygı devam etmektedir ama Osmanlı döneminde verilen önem kadar değil haaa benim sözünü ettiğim deliler edebiyat sanat ve bilimsel alanlarda çalışmış bu ülkeye hatta dünyaya faydaları dokunmuş bu yüzden de delirmiş insanlardır onlarla gurur duyuyorum şimdi size Dostoyevski’nin romanlarından bir roman kahramanını anlatmaya çalışacağım adama bakın varsın hakaret etsinler incitsinler beni hatta aşağılasınlar itip kalksınlar yeterince karnım doymasın hiç önemi yok zira ben ne kralım ne de paşa soyundan geliyorum