Öncelikle..
Bugün Cumhuriyet Bayramı..
Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere herkese ama herkese.. minnet duygularımı iletir.
Cumhuriyet’e inanan, güvenen, sahip çıkan tüm yurttaşların ve takipçilerimin Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarım..
**
Beylikbağlılar’ın, Beylikbağlı tapuzede yurttaşların bayramını da kutlarım.
Özellikle seçilmiş olmasını temenni ederim ki çok kritik bir toplantı için tarihin 30 Ekim Cuma günü akşamı olarak belirlenmesine, Cumhuriyet’e ve özellikle doyasıya kutlamak isteyenlere saygının bir ifadesi diye algılıyorum.
Ne kutlamaların başladığı dün akşam..
Ne kutlamaların zirve yapacağı bu akşam.
Çok doğru tercih, yarın (30 Ekim) akşam.
**
Bu arada unutmadan..
Küçük Giresun diye de bilinen Beylikbağı Bölgesi’nin tüm Giresunlular’ına özellikle teşekkür ederim.
Tamamının gözünden kaçmış olamaz.
Çayırova Belediye Başkanı, Giresun eşrafından Bünyamin Çiftçi’yi çok sert veya tatlı sert eleştiren kimi sosyal medya paylaşımlarım ve köşe yazılarıma dair..
Üstelik hiç birinde Giresun’un G’si dahi geçmezken iki Giresunlu tarafından neredeyse, “Giresun düşmanı” ilan edilmem ve üstelik bunun sosyal medya paylaşımı ile ifade edilmesi o süreçte biraz ürpertmedi değil.
Kendimden veya yazdığımdan şüphe ettiğimden değil.
Sosyal medya, kullanmayı bilmediğimiz sosyal medya kimi zaman çok tehlikeli.
Bir kıvılcım..
Yaşadıklarımdan sebep söylüyorum..
“Ne oluyoruz?” dahi demeden meseleye Amerika’daki Yağlıdereliler dahi dâhil olup, ne yazdığımın okunmasına dahi gerek görmeden yine ve yeni bir sosyal medya linçine maruz kalabilirdim.
Beylikbağı… İyi kötü isim yaptığım bir yer.
Hakkımda olumlu düşünen de var, düşünmeyen de var. Hepsini de saygım var.
Af buyurun ama “y…..” mıyım ben herkes tarafından sevileyim, takdir göreyim…
Mesleğin doğası zaten muhaliflik. İktidar farkı gözetmeksizin muhaliflik. Elbette birileri kızacak, edecek…
Ancak o süreçte çok önemsediğim “Küçük Giresun”dan bir kişi dahi kıvılcımın üzerine körükle gitmedi.
Demek ki o paylaşım sahipleri ve “tez”leri kaale dahi alınmadı.
Teşekkürler Beylikbağı…
Ne güzel demiş Yunus Emre…
“Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kindir bizim / Biz kimseye kin tutmayız. Kamu âlem birdir bize.”
**
Gebze Belediye Meclisi’nin ekim ayı olağan toplantısı ikinci oturumunda CHP’nin aynı zamanda plan ve bütçe komisyonundaki temsilcisi, belediye meclis üyesi Sinan Çeper’in bir sorusunu..
Facebook / Hürriyet Yavuz Selim’den bir takviye tepki ile gündeme, naçizane getirdim.
Mesele, gerçekten de akıl alır gibi değil.
Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz’e şahsımla birlikte basın dâhil tüm Beylikbağlı tapu beklentisi olanların hatta ilçe genelinde benzer konumda olanların yönetmesi gereken soru şudur:
“Adaylığınız belli olduktan sonra AKP/AK Parti Gebze İlçe Teşkilatı’nda düzenlediğiniz basın toplantısında siz de, ‘Önce tapu sonra yapı’ dediniz…
Meselenin çözümünün birkaç ayda mümkün olmadığını da dediniz ama 1.5 seneyi aşkın süredir, görevdesiniz.
‘Önce tapu’ derken nasıl oldu da, alım gücü gerçeğini göz ardı ettiniz?”
Bir de naçizane şunu öneririm..
Çayırova/Sazlıdere vakasını Beylikbağlı da sıkı takip etmelidir.
Hatta; KBB Başkanı Tahir Büyükakın’ın halkla düzenleyeceği ikinci toplantı yerinde..
Dış katılımcılara soru hakkı tanınırsa gerekirse soru sorarak ama verilmezse gözlemci olarak takip edilmelidir.
Sazlıdere’de halkın önemli kısmının öncelikli tercihi tapudur.
Başkan Büyükakın’ın önerisi ise yer Bakanlığın tasarrufunda olduğu için Bakanlığa şöyle bir öneri götürülmesine yönelik olmuştur.
“Her birinize birer daire yapacak şekilde Bakanlık ile görüşeyim. Buradan anladığım o. Fark istenirse ne olacak diyorsunuz, haklı olarak. Ecrimisil ödedik ne olacak diyorsunuz. O haklarınız zayi olmayacak şekilde bir görüşme yapayım Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile.”
https://www.gebzehaber.net/baskan-konut-yurttas-tapu-dedi-67821h.htm
**
Bence iyi bir öneri ama asla, “Halk kabul etmeli/etmemeli” şeklinde görüş belirtmem.
Çünkü yurttaş kimliğimle öyle bir sorunum yok.
Anayasa’da da yeri olan barınma hakkından sebep meselede nereden, kimden yana taraf olduğum belli.
Ama naçizane gazeteci olduğumun da farkındayım. Kimsenin amigosu, bayraktarı değilim. Çağrıldım mı, giderim. Yarın akşam ki toplantıya da şimdiden üç kişiden davet geldi. Daha ilkinden, ‘Geleceğim’ dedim.
Olmam gereken yerde, olacağım.
Demeç verilir yazarım ama mesleğin temel ilkelerinden biri gereği objektifliği de gözetmek durumundayım.
Beylikbağlı’ya, ‘Sazlıdere’yi yakın takip edin” derken..
Ola ki Büyükakın’ın önerisine, gerek Büyükakın’ın önerdiği şekilde gerek vatandaşın ekseri çoğunluğu ile halk onayı ile razı gelindi. Gerekse bütçesel anlamda Bakanlık tarafından kabul gördü.
Şimdi Gebze Bölgesi içinde tıpatıp veya benzer sorun yaşanan iki bölgede çözüm farklılıklarına dikkat çekerim.
Bir tarafta yurttaşa son derece makul şekilde daire tahsisi tapusuyla birlikte yapılmış.
Diğer tarafta insanların olmayan paraları üzerinden peşin fiyat..
Taksitlendirildiğinde de aylık gelirinin üzerinde taksit miktarı çıkıyor.
Bir de Beylikbağlı, Sazlıdere’yi takiple yetinmemeli..
Benzer temalı bir önceki yorumumda da ifade etmiştim.
https://www.gebzehaber.net/beylikbagi-sazlidere-emek-sustular-sustukca-5243yy.htm
Gebze Bölgesi’nde benzer sorunları olan yurdum insanının artık bir araya gelerek ortak mücadele hattı kurması gerek.
**
Başlıkla bağlarken..
Başlıktaki Beylikbağı ve Beylikbağlı sembol tanımlamadır.
Beylikbağı, Türkiye’yi… Beylikbağlı tüm yurdum insanını ifade eder ya da en azından, kastım odur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu Beylikbağlılar ile birlikte tüm yurdum insanındadır.
İyi de Beylikbağlı şahsında en temel ve insani hak olan barınma hakkı; evinin, ikametinin tapusu niçin ve hala Türkiye Cumhuriyeti’ndedir…