Her bayram sonunda meydana gelen trafik kazalarında kaybedilen canlar konu olur.
Alınan tedbirler, yapılan uyarılar ve uygulanan trafik cezaları caydırıcı olmuyor.
On günlük bayram tatilinde yine çok sayıda trafik kazası oldu.
Meydana gelen kazalarda 122 kişi hayatını kaybetti.
Bunun yanısıra 497 kişi de yaralandı.
Geçtiğimiz yıl dokuz günlük kurban bayramı tatilinde 103 kişi yaşamını yitirmişti.
Alınan onca tedbir, yapılan uyarılar ve kesilen para cezaları her yıl artsada trafik kazalarında yaşamını kaybeden insan sayısı azalmıyor.
Önceki akşam televizyon ekranlarında İçişleri Bakanlığının yapmış olduğu değerlendirmeyi oldukça şaşırtıcı buldum.
Geçmiş yıllarla bu dönem kıyaslaması yapıldı.
Araç sayısında artışlardan söz edildi.
Rakamlar ortaya kondu.
Birbiriyle kıyaslama yapıldı.
Trafik kazalarında azalma olduğu ifade edildi.
Eğer trafik sorununa böyle yaklaşılırsa hiç bir sorun çözülmez.
Eğitim, sağlık, ulaşım hariciye bir devlet politikası olmalı.
Bu konuyu şu iktidar dönemi, filan bakan uygulaması olarak değerlendirmek son derece sakat bir durumdur.
Olması gereken hataları ve yanlışları tespit edip çözüm üretmektir.
Her zaman tekrar ettiğim gibi yine tekrar etmekte yarar var.
Avrupa ülkelerinde bir yılda yaşanan trafik kazaları bizde ise on günde oluyor.
Bu durumu sorgulamak lazım.
Eğitime, sağlığa ve toplu taşımaya ayıracağımız kaynakları yol genişlemesine, yap bozlara harcıyoruz.
Durum böyle olunca toplu taşımacılıktan hızla uzaklaşmış oluyoruz.
Düşünün Gebze-Haydarpaşa arasında bulunan banliyö trenlerin neden iptal edildiğini halen anlayabilmiş değilim.
Bu durumu da inandırıcı bir şekilde kimse açıklamış da değil.
Trafik kazalarının nedenlerini ve sebeplerini yanlış yerlerde arıyoruz.
Cezalar artsa bile sürücüler hız yapmaya, kurallara uymamaya devam ediyor.
Hala bir çok kişi hızlı otomobil kullandığında iyi bir sürücü olduğunu düşünüyor.
Eğer devleti yönetenler her yanlışa bir mazeret bulmaya kalkışırsa sonuç böyle olur.
***
Önceki gün adli yıl açılışlarında yargının en tepesindeki insanlar yargıyı konuşamıyor, konuşsa bile gerçekleri söylemiyor.
Lüks, görkemli binalar yapmak yetmiyor.
O binaların içerisine en az hata yapacak, işinin ehli insanları bulmalısınız.
Aynı durum eğitimde yaşanıyor.
Okullar açılmadan devasal sıkıntılar şimdiden tartışılmaya başlandı bile.
Herşeyi yandaşlık aklıyla çözmeye kalkışırsanız sorunların altından kalkamaz duruma gelinir.
Osmanlı sanayi devrimini görmezden geldi, geri kaldık.
Şimdi ise bilgi çağında, uzay çağında olmamız gerekirken eğitim kitaplarında saçma sapan konuların olması nereye gittiğimizin açıkca göstergesidir.
Kısa dönemi iktidarlara, uzun dönemi geleceğimizi lütfen feda etmeyin...!