Onlar, Türkiye’nin Kurumlar Vergisi rekortmeni kuruluş olan TÜPRAŞ’ın çeşitli alanlarında müteahhit firma Bafor adına çalışan taşeron işçileri. Maaşlarını tam alamadıkları için eylem yapıp iş bırakmışlardı. O 50 civarında işçi, şimdi de, kapı önüne koyuldu.
İşverenin bu hamlesi, taşeron sorununun ne boyutlar ulaştığının önemli bir göstergesi olmuştur. İşverenin gerekçesi hazır, ‘’ iş bitince işçilerin iş akdini feshettik’’ açıklaması hemen yapılıyor.
Oysa, işçiler, kendilerine bordro dahi verilmediğini, işverenin ellerine yazılı bir kağıt tutuşturduğunu, maaşlarının yarısını bankadan, yarısını da elden ödeyerek vergi kaçırdığını iddia etti.
Firma çelik montaj ve boru montaj işleri yapıyor. Hepsi kalifiye eleman konumunda olan işçiler, “İçerde 1.5 aylık maaş ve sosyal haklarımız var. Tazminatlarımızı istemeden gitmemiz bekleniyor. Alacaklarımız ödensin, gidelim’’ diyor.
Çok şey mi istiyorlar ?
Firma adına yapılan açıklamada ise hiç kimsenin alacağının kalmadığını ileri sürülüyor. Çıkarılan işçilerin tazminatları da hesaplanmış. İşe alınırlarken çalışma sürelerinin biteceği tarih belliymiş, yani çalışanlar ne zaman çıkarılacaklarını da biliyormuş.
İyi de, bu işçilerin sürekli çalışma hakkı talep etmeleri ne zamandan beri suç oldu ?
Bir ay önceden kendilerine haber verildi,
Aralarındaki bazı problemli işçiler konuyu saptırıyor,
Haziran’da bir bölüm işçi daha çıkarılacak,
Kimsenin alacağı kalmadı, çıkan işçilerin maaşları ve alacakları verildi, tazminatları da çalışma sürelerine göre belirlenecek…
İşverenin bu başlıkları içeren açıklaması, gerçekten de samimiyetten uzak ve yasadaki iş güvenliği düzenlemesine temelden aykırı…
Duruma iki açıdan bakınca, birbirine temelden zıt yorumlar oluştuğunu görüyoruz. İşçiler, elbette haklarını almak için eylem yapıyor, yapacak da. Ama, buradan bir şey çıkar mı bilemiyorum.
Bildiğim bir şey, o da taşeron sistemini durduracak yasal bir düzenlemenin olmadığı, yapılmadığı ve AKP tarafından yapıldığı söylenen düzenlemenin ise taşeron sistemini yaygınlaştırıcı içerikte olduğudur.
Buna karşın, sadece CHP Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın TBMM Başkanlığı’na verdiği kanun tasarısı var.
Manisa’nın Soma ilçesindeki maden faciasının ardından işletmelerdeki taşeron işçiliğin kaldırılması her kesim tarafından dillendiriliyordu. Haydar Akar da, bunu teklif haline getirerek Meclis’in gündemine soktu.
İş güvenliğinin yeniden düzenlenmesi ile ilgili olarak da kanun teklifi vereceğini ifade eden Akar’ın, bu konudaki sözlerine de bakalım.
Diyor ki;
“İş Kanunu’nun iş güvenliğini ilgilendiren 8. maddesinde birtakım değişiklikler yapılması gerekiyor. İşverene hiçbir sorumluluk yüklenmiyor. İşverenin de sorumluluk alması gerekiyor. Hiçbir işveren yanında çalışan işçisi tarafından bakanlığa şikayet edilmez. Oradaki eleman o iş yerinde çalışmayı kafasında bitirmişse yani iş akdini bitirilmesinin taraftarıysa ihbar ve kıdem tazminatı garanti altına almak istiyorsa böyle bir yöntemi deneyebilir. Hiçbir çalışan bu konjonktürde iş verenini şikayet edemez.”
Taşeronsan, işsizlik kaçınılmaz. Dolayısıyla, bu köle düzeninden kurtulmak için kesintisiz mücadeleye ve bu konuda düzenleme yapılması için adım atanlara da destek vermeye devam…
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz…