Bir toplumun hafıza bellekleri zayıf olursa yaşadıklarını hemen unutur.
Bundan tam 2 yıl önce Balyozdaki ağır hapis cezalarına “şaşırmadığını” söylemişti.
Ona göre mahkeme çok titiz davranmış, tanıkları dinlemiş ve gayet adil kararlar vermişti.
Aynı Hilmi Özkök yani “Dönemin” Genel Kurmay Başkanı Pazartesi günü yeniden görülen Balyoz davasında tanık olarak ifade verdi.
Bu kez söyledikleri hafife alınır gibi değildi.
“Balyoz ve diğer askeri davalar hakkında hiçbir fikrim yok, ilk defa basında duydum, darbe planı yapıldığına dair hiçbir bilgim yok. Bazı dedikodular geldi ama bunlar kimse hakkında dava açılacak kadar ciddi değildi.” Dedi.
Oysa biz yıllarca ne okuyup neler dinlemiştik.
Asker içerisinde bir cunda darbe üzerine darbe planlanmıştı.
Günlerce gazeteler, televizyonlar ısrarla yayın yaptı.
Bakanlar, başbakanlar bu davaların savcısı olduğunu söylemişti.
Onca propaganda pek çok çevre tarafından kabul görmüştü.
Yargısız infazlar yapıldı.
Birçok namuslu insan uğradığı haksızlığı anlatacak televizyon ve gazete bulamadı.
Hiç unutmuyorum o zamanlar sohbet ettiğim etkili ve yetkili bazı kişiler “bu işlere fazla bulaşma, başına iş alırsın” diyenler olmuştu.
Şu memleketin haline bakın!
“Kasaptaki ete soğan doğramam” diyenler şimdi şaşırtıcı beyanlarda bulundu.
Gizli tanıklar, imzasız mektuplar, gece yarısı operasyonları, bunların hepsini yaşadık.
2009’dan 2014 yılına kadar yükselen çığlıklara sessiz kalanlar bugün hiçbir şey olmamış gibi davranması anlaşılır gibi değil.
Tarih herkesin söylediklerini kayıt altına almış durumda.
Bugün kimin ne söylediği çok önemli değil.
Önemli olan zor dönemlerde söylenen sözlerdir.
Benzeri haksızlığa bugün uğrayanlara da sahip çıkmak, onların uğramış olduğu hukuksuzluğun karşısında durmak insani görevdir.