Ne günlere geldik söylemi hafif kalır.
Her gün ortalığa dökülen tuhaf ilişkiler dudak uçuklatan türden.
Rüşvet ve yolsuzluk soruşturması nedeniyle ortalığa saçılan telefon dinlemeleri gösteriyor ki, imar planlarında oynama yapılmak suretiyle, büyük ihaleleri önceden belirlenen kişilere verip, “havuzlar” oluşturarak, “vergiden muaf” vakıflar oluşturarak, işadamlarının önü açılarak, kamu görevinden kaynaklanan gücü kullanmak suretiyle telaffuzu imkansız, dolar cinsinden para el değiştirmiş.
Bu bilgilerin dışarıdan takip edilerek ortaya çıkarılması imkansız.
Bahsi geçen konular yasalara göre ağır bir suç.
Buna rağmen örtbas edilmek isteniyor.
Benim dikkatimi çeken asıl mevzu, bu konuda AKP’li vekillerin tam bir sessizlik içerisinde bulunuyor olmasıdır.
Oysa milletin vekili olduklarını, o makama halk tarafından seçildiklerini, namusları ve şerefleri üzerine yemin ettiler.
TBMM yasama görevini yapar.
Asıl görevi yürütme(!) işlerini denetlemektir.
Bakıyorum hiç kimsenin kılı bile kıpırdamıyor.
Akla ilk soru, “Neden acaba?” gelmekte.
Yoksa, “Bir gün sıra bana gelir, bal parmak olurum” diye mi?
Benim şu ana kadar Gebze’de gördüğüm manzara, üç büyük inşaat ihalesini alan firmaların işlerini tamamlamadan çekilmiş olmalarıdır.
Bunlardan bir tanesi Kent Meydanı, ikincisi Fatih Devlet Hastanesi, üçüncüsü Darıca Belediyesi’ne ait Kültür Merkezidir.
Buralarda yolsuzluk yapıldı demiyorum.
Çünkü elimde bir belge, bilgi yok.
Konu hakkında bilgi istemeye kalkışsan, hemen karşına ticari sırdır bilgi veremeyiz duvarı çıkıyor.
İyi güzel de biz doğruları kimden, nasıl öğreneceğiz?
Kamuoyunu bilgilendirmenin Anayasal bir hak olduğu ne zaman hatırlanacak?
Yoksa birilerinin birilerini gizli gizli dinleyip servis yapması mı lazım?
O zaman mı olup biteni öğreneceğiz?
Başka türlü yaşananlar sır olarak kalır.