"Ah! Yollara çıkmak lazım şimdi!...
Geride tükenmez krizler, nafile rutinler, virane ilişkiler bırakarak
yelkenleri şişirmek lazım...
Doldurup bavullara ertelenmiş coşkuları, rüzgarları sırtlamak
martıların peşine düşüp, asfalt bilmez toprak yollara koşmak lazım...
Serseri bir şişede imzasız bir mektup olup, meçhul kıyılara vurmak lazım..
Kış bastırdıkça, baharın izini sürmek lazım...
Unutulmuş paslı bir hançer gibi çekilmek kınından ve
yollara sürtündükçe yeniden bilenip ışımak lazım...
Ah! Gökten yıldız yağıyordur oralarda, dallar hazdan kırılıyordur...
Şimdi uzaklarda olmak lazım... "
Özgürlüğe yine, yeni bir zincir daha vurdular.
Yukarıda paylaştığım dizeler, Can Dündar'ın 'uzaklar' adlı kitabından...
"Ne istediler de vermedik?" dedikleri örgüte yardım etmek suçlamasıyla tutuklandı.
Casus, hain muamelesi yapılan bu arkadaşlar, GAZETECİ!
Başlarını öne eğdirecek bir cürüm işlemediler...
Çalmadılar, çırpmadılar, hak yemediler, vatanı satmadılar...
Aksine, bu illegal davranışları uygulayanları ve buna göz yumanları yazdılar.
Kamuoyunu bilgilendirmek gazetecilik mesleğinin asli görevidir.
Onlar da bu görevlerini yerine getirdiler.
Terör örgütü diye yafta yapıştırarak itibarsızlaştırma çabaları, eninde sonunda
boşa çıkacaktır.
Diğer nicelerinde olduğu gibi.
Nazım Hikmet, İlhan Selçuk, Sabahattin Ali misali...
Şimdi Can Dündar'ın üslubundan yazalım bizde;
Ah! Konuşmak lazım şimdi.
Geride öylece mahzun duran, sus'a mahkum edilen kelimelerin özgürlüğü için...
Doldurup bavula yapılan haksızlıkları, tâ uzaklara atmak lazım.
Atmak için ayağa kalmak lazım...
Bizi bekleyen, hiç yürünmemiş, asfalt dökülen yollarda yürümek için...
Kış mevsiminde kıştır doğru...
Ama kışın çiçekler de açar yol kenarlarında, görmek lazım ...
Baharı kış ortasında solumak için...
Unutulmuş paslı bir hançer değiliz elbet, aksine kınından çıkmamış kılıcız.
İşlemeyen demir ışıldamaz, kından çıkıp, şavkımak lazım güneşe doğru...
Ah! Uzaklarda değil aslında o güneş, görebilmek lazım...
T-uzaklarda...
GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ,
İnanmak ve bilmek lazım...