SUÇ TOPLUMU ÜZERİNE…

    Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü: “Türkiye’de geçen yıl itibarıyla 5 milyon 754 bin 219 olayın adli mercilere intikal ettiğini” açıkladı. 2013 yılı sonunda saptanacak suç göstergesinin daha da ileri rakamlar içerebileceği, hukukçularca yapılan yorumlardandır.

 

   İşte tüyler ürperten doküman bilgisi şudur:“ İşkence ve eziyet suçlarından adli makamlara intikal eden olay sayısı: 3.282, açılan dava sayısı ise 883 dür.1179 olay hakkında soruşturma sürmektedir. Yaşama karşı suçlardan adli mercilere 83.941 olay intikal etmiştir. Kasten adam öldürme:10.679-taksirle:14.010 dur. 91.979 adet “cinsel dokunulmazlığa karşı suç” adli mercilerce ele alınarak 50.483 olay için dava açılmıştır. Kadına şiddet olaylarında:4.374 işlem yapılarak, 2 bin 52 dava açılmıştır. 2000 kadına koruma verilmiştir. Özel yaşamın gizliliğini ihlal iddiasıyla 13.328 olay saptanarak 4.659 kamu davası açılmıştır. Uyuşturucuya ilişkin suçlarda 185. 62 olay kovuşturularak, 161.200 tanesi kamu davasına konu teşkil etmiştir.30.000 işyerine; alkol satışına ve tütün mevzuatına aykırılık nedeniyle yaptırımlar uygulanmıştır. 15.837 işyeri için de Vergi Usul Yasasına muhalefetten dava açılmıştır”.

   İstatistikte yapılacak bir gözlem, kentlerin suç laboratuvarları olduğunu kanıtlayacaktır. Türkiye’de halkın % 65 dolayı kentlerdedir.1950’ler öncesinin yaşamsal oranı ters dönmüş, kentsel bölgelere göçler, suç düzeyini arttırmıştır. Çünkü kırsaldaki tarımsal uğraşlarla aç kalmayan, eve kira vermeyen, yakacak derdine düşmeyen kitleler şehirlerde perişan olmuşlardır. Suç işleme konu ve odakları doğmuştur. Birbirlerinden farklı kültürlerin iç içe yaşamları onları mutlu etmemiştir. Uyumsuzluklar belirmiştir.

  Kentsel yaşamda aile yapısı örselenmiştir. Sinirler gerilmiştir. Söz dinleyen, büyüklerinin öğütlerini dinleyen gençlerin yerini; asi, sadece birtakım arkadaşlarına uyan gençlik almıştır. Özellikle tüketim istekleri, kent ortamında hız arttırmıştır. Kredi kartları, bankalar lehine ama aileler aleyhine sosyal yapıyı çökertmiştir.

   En ufak bir anlaşmazlıkta kavga eden, silaha sarılan, kadına saygı göstermeyen, uyuşturucuya merak salan, daima kendini haklı sayan, ulusal coşkularını siyaseten yitiren, köşe dönücülüğe hevesli bir toplum yaratılmıştır. Bireyciliği öne çıkaran “paracı-malcı” ekonomik politikalar, bu ülkeyi mahvetmiştir. Kendilerince tek değer, kapitalizmin toplumcu olmayan kaynağıdır. Bencil, çıkarcı ve insani duyguları reddeden bir model yaratılmıştır.

   Türkiye; çağcıl ve bilimsel kıstaslardan uzaklaştırılmıştır. Cumhuriyet ve devrimin halktan yana politikaları kenara itilmiştir.”Sosyal devlet” yok edilerek “vahşi liberalizm” geçer akçe görülmüştür. İşte içler acısı suç tablosunun altında yatan gerçekler bu kadar yalındır. Bu yargılar, bizim kanaatimiz olmaktan ötede birer toplumsal fotoğraftır…