Elimde olsaydı insan olmaktan vazgeçmek, hemen insan olmaktan feragat ederdim.
Bir kuş olurdum mesela.
Dünyam gökyüzü olurdu.
Tek bildiğim renk ise mavi...
Başka hiçbir rengi bilmezdim.
Ölümün siyahını mesela.
Acının grisini.
Şiddetin kırmızısını bilmezdim.
Bir de yeşili bilirdim, dallarına konduğum ağaçlardan...
Sadece yağmurdan sonra çıkan gökkuşağını görürdüm belki.
Hayranlıkla seyrederdim, ne olduğunu anlamadan.
Derdim bir katrecik bitki olurdu, kursağıma gidecek.
İnsan olmayı satabilseydim hemen keşke, mesela bir çiçeğe.
Keşke'lerim olmazdı hiç.
Sevdalım bir bulut, bir de güneş olurdu.
Göremeyince güneşimi , boynum eğilirdi öne, beklerdim.
Mutlaka geleceğini bilerek.
Bulutlarda olurdu gözüm, can damarımı besleyecek suyu getiren.
Derdim yağmur olurdu.
Sessiz olurdu gidişim dünyadan.
Bir gökyüzü bilirdi, bir de toprak...
Ben bu insan olmayı hiç sevemedim vesselam.
Dünyayı hiç terk etmeyecekmiş gibi yaşayan insan...
Menfaati için savaş çıkaran, can alan silahları yapan...
Ve bu silahlarla, acımasızca can alan insan...
Hep 'BEN' diye haykıran...
Yapabileceği kötülüklerde sınırı olmayan insan...
Ölüm karasını taşırken yüzlerinde ve elleri kıpkırmızı şiddetin rengine bulanmış,
gözlerinin toprak rengini unutan insan...
Dolmuştum çoktan, taşalı da epey zaman olmuştu zaten.
Sokakların karanlığında yanaşıp arabama;
'Abla bir ekmek parası ne olur ' deyince çocukluğunu, insan'a çaldırmış bir bebe...
Ve yolda giderken, sokak köpeğini taşlayan yaratıkları görünce...
Açlıktan ölen yavrusuna sarılmış, Afrikalı bir anne ye ilişince gözüm...
İnsan olmaktan vazgeçtim...
Ben artık İNSAN değilim.
Hayvan deyin, bitki diye isimlendirin,taş, toprak deyin...
Ama lütfen sevgili insan'lar , ben sizden değilim...
Böyle bilin...