Bu yazı dizisi, kent merkezi ağırlıklı olan 4 ayrı başlığa ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım zemin olacak. Ve, AKP gibi düşünmeyenlerin de sözünün olması gereğine işaret edeceğim.
Nerede yaşıyorsak, oradaki gelişmelere, ihtiyaçlara ve gerekliliklere ilişkin bir sözümüz olmalı. Düşüncelerimizi dillendirip sözümüzü herkes gibi söylemeliyiz ki, belirli bir tartışma zemini oluşsun ve halk için en iyi uygulama neyse o proje olgunlaştırılsın.
Çağdaş toplumsal yaşamın kurgulanması böyle bir düzlemde olur…
Ama, neredeeeee ?
Yaşadığınız kent için önemli olan çok sayıda proje önce kısıtlı bir biçimde yerel medya eliyle tartıştırılır gibi yapılıyor, ardından yandaş kamuoyunun baskısı o medya kuruluşları üzerinde etki oluşturuluyor ve birileri için rant ifade eden gerekli ya da gereksiz çok sayıda proje, toplamda benimsenmiş gibi hayata geçiriliyor.
AKP’nin ülke geneli ve yerelliklerde yaptığı uygulama bu…
Peki, bizlerin, kentlerde yaşayanların sözü olmamalı mı ?
Bu dayatmaları sessizce mi izlemeliyiz ?
Elbette ki hayır, elbette ki sözümüz olmalı ve bu sözleri yüksek sesle dillendirip, halk tarafından tartışılmasını sağlamalıyız. Bu yolla da, bizi etkileyecek projelere pozitif katkı sunmalıyız ya da o projenin uygulanmasını ‘’halk yararı yoktur’’ kanısını yaygınlaştıran biçimde engellemeliyiz.
İzmit ve Kocaeli, AKP zihniyetinin yoktan var etmeye çalıştığı bölgesel altyapısı olmayan festival ve etkinlikleri gülümseyerek izliyor. Bu etkinliklerden biri de, İzmit Belediyesi’nin bu yıl ilk kez düzenleneceğini açıkladığı Üzüm Festivali.
İçeriği hakkında eleştirmeye bile gerek yok. Ama, İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan’ın, bu sözde festival için yaptığı değerlendirmeler hakkında birkaç sözüm olacak.
Doğan, “İzmit’te 432 ton üzüm üretiliyor. 1 milyon lira gibi de toplamda gelir elde ediliyor. Biz bu festivalle üretimi arttırmayı hedefliyoruz. Bu rakamları beş katına çıkarabiliriz” demiş.
İyi de, nerede ve nasıl ?
Birinci derecede tarım arazisi olan toprakların uluslar arası sermayeye devasa sanayi kuruluşları inşa etmeleri için peşkeş çekilen kentin hangi yönünde bu yetiştiriciliği özendirip canlandıracak, onu söylemiyor, söyleyemiyor.
‘’Kentin bir değerini parlatmaya çalışıyoruz’’ demiş, üzerindeki demir tozlarıyla birlikte mi parlatacak, onu söylememiş.
‘’İzmit’in övüneceği bir değeri daha fazla hissettirmek istedik’’ diyor da, İzmit’in asıl değerlerini yaşatmaktan kaçındığını söylemiyor, söyleyemiyor.
‘’Amacımız, bir anlamda köylümüzün elindeki ürünlerini daha değerli kılmaktır” demiş. Üretimi artırmayı hedeflediklerini, Kocaeli Üniversitesi’ni de devreye sokarak üretimi gerçekleştireceklerini, teşvikler yapacaklarını, bu yolla da köylünün kalkınmasına yardımcı olacaklarını söylemiş.
İyi de, kentin doğusu ve batısında köylüyü verimli tarım arazilerini terk etmeye zorlayan AKP’nin makro ekonomik planları varken, bunu nasıl sağlayacak onu söylemiyor, söyleyemiyor.
Halen, ‘’Kocaeli coğrafyası içerisinde yüzde 20’lik bir tarım alanımız var. Köylü için toprağın üretim cazibesinin azalması, o bölgelerin bir kısmının da imara açılmasına yol açtı. Ama mümkün olduğu kadar, tarım alanlarını başka kullanımlara açmamak gerekiyor. Vatandaşı da kendi arsalarını satmaması için teşvikler uygulayacağız. Üzerimize düşen tüm yardımı çiftçilerimize yaparak, tarım alanlarının bozulmamasını sağlayacağız” diyebiliyor.
Yakın zamanda, birinci derecede tarım arazisini uluslar arası sermaye devi POSCO grubuna devretmek için her yolu deneyen AKP zihniyetinin bu göz boyama hamlesine ‘’nerden çıktı bu festival’’ sorusunu yöneltmekten daha doğal ne olabilir.
(Sürecek)