Ne çok sorunları içinde barındıran ve bu amaçla bolca gündem üreten bir ülkede yaşadığımızın farkında mıyız?
Bir sorun bitiyor saniyesinde başka bir sorunu üreten gündem ortaya çıkıyor.
Bu sayede ülkenin asıl gündemi arka plana atılıyor hatta unutturuluyor.
Yapılanlar aslında medya üzerinde propaganda çalışmasıyla ete kemiğe büründürülüyor.
Bu anlamda medya dibine kadar kullanılıyor.
Ne adına?
Elde ki iktidar ve olanaklarını kaybetmemek için!
Bu sayede kötü giden ne varsa dizginledikleri medya gücüyle sumen altı edilip onu yerine suni ve gündelik boş tartışma ortamı için mesai harcanıyor!
Gelgelelim toplumun öncelikli gündemi açlık, yoksulluk, işsizlik, kötü ekonomi, olmayan demokrasi, gelir dağılımındaki eşitsizlik ve adaletsizliktir.
Bunları perdelemek adına yapay gündemi ile gerçek sıkıntılar unutturuluyor.
İleri demokrasilerde suni gündem yaratma çabaları prim yapmaz.
Nedeni şu ki orada kişilerin milli gelirden aldıkları pay 50-70 bin dolar, refah düzeyi yüksek, demokrasi tam olarak işliyor.
Enflasyon tekli hanelerde, işsizlik minimum seviyede, açlık ve yoksulluk ise yok denecek kadar.
Demokrasi ve hukuk ise tüm kurum ve kurallarıyla tıkır, tıkır çalışmaktadır.
Bu ülkeler gönenç içindeyken ifade ettiğim gibi Türkiye gerçekten hiç hak etmediği bir noktada içi bomboş tartışmalarda zaman kaybediyor.
Esasen tek başına demokrasinin tam anlamıyla işlemesi durumunda Türkiye’de çözülmeyecek hiçbir sorun yok.
Demokrasi olunca hukuk, insan hakları ve özgürlükler, düşünce özgürlüğü normale yani çağdaş ülkelerde olduğu şekle döner.
21 yüzyılda ülkemiz böyle mi olması gerekiyordu?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ederken çağının ve medeniyetin gereğini yerine getirdi.
Türk milletini kul olmak yerine fikri, vicdanı hür yurttaş olmasını amaçladı.
Olmadı.
Çünkü Cumhuriyet ve demokrasiden hazzetmeyenler Türkiye’nin ileri demokrasi yolculuğuna kesintisiz çelme taktı.
Halkı yoksul bırakıp demokrasi ve gereklerini yerle bir ettiler.
Karnı aç birisi için öncelik midesidir.
Aç olunca beyin devre dışı kalır kişi midesiyle düşünmeye ve hareket etmeye başlar.
Karnı guruldayan birisi içinde demokrasi, hukuk, adalet, barış falan çokça mühim değildir.
Bu anlamda yoksulluğun güç sahiplerince bilinçli olarak planlandığı ve sürdürüldüğü tezi bence çok gerçekçidir.
Bir gün ülkemiz gönenç içinde tam demokrasi, hukuk ve adalet içinde olacak mı bilmiyorum.
Bildiğim bir şey var ise her şeye karşın umudumuzu yitirmeyelim!