‘’’Derine, hep derine kazıyoruz. / Nerde, çağımızın o altın kalbi / çağımızın altın kalbini arıyoruz. / Üzerimizde ağır bir yeryüzü / Gökyüzünden uzakta... / çok uzakta.... / Madencileriz biz...’’ İşte böyle diyordu Ümit İlter ‘’Geçit yok’’ adlı şiirinin mısralarında.
Onlar derine kazdıkça yükseldi gökdelenler yukarıya, onlar kazmayı daha da, daha da aşağıya vurdukça zenginleşti yandaşları ve burjuva. Sonra herkesin payı bölüşüldü, patronlar saraya kondu, işçiler mezara.
Biz derine kazdıkça yasaklandı meydanlar işçilere 1 Mayıslarda. Yerin altında kalsınlar isteniyordu. Yerin altından çıkmasınlar yukarıya. Ve 39 Bin polisi görevlendirip işçilerin 1 Mayıs kutlamalarını engelleyenler 2 tane müfettiş görevlendirip işçilerin ölümlerini engellemiyordu.
Sonra insanlar, Başbakanın ve Bakanların ‘’Kardeşim’’ dedikleri, ‘’Şehit’’ dedikleri işçiler için yürüyüş yaparken coplanıyor, dövülüyor, yerlerde sürükleniyordu. Ve Başbakanın yumruk, danışmanının, madenciye tekme attığı bu ülkede polis de halka biber gazı atıyordu. Bedava dağıtılan kömürler bedava alınan ömürler demekmiş... Bazılarımız şimdi bunu daha iyi anlıyordu.
Komünist Küba’da, Sosyalist Bolivya’da ve Devrimci Venezuela'da madenciler, Soma için 1 gün iş bırakma ve 3 gün YAS kararı alırken, Mısır’da, Arabistan da kimsenin kılı kıpırdamıyordu. Anladık ki yalakalar meydanları SOMA olunca değil, RABİA olunca dolduruyordu. Ve TOMA’lara yapılan yatırımların yarısı SOMALI’lara yapılmıyordu.
Katliamdan altı gün geçtikten sonra sorumlular gözaltına alınıyordu. Başbakan kömür işletmesi sahibinin elini sıkıyor, tokalaşıyordu. Yeryüzünde cehennemi yaşamış madenciler gökyüzünde cennete gitsinler diye TRT ekranlarında ölen işçiler için Kuran okutuluyordu. ''Vefat eden çalışanlarımıza Allah'tan rahmet, milletimize ve ailelerine başsağlığı ve sabırlar dileriz'' açıklamasını yapıyordu Soma Kömür İşletmeleri yönetiminde ki plaza çocukları. Yine Din ve Milliyetçilik üzerinden halkın öfkesini susturacaklarını sanıyordu.
Allah ''Rahmet’’ edecek, ‘’Millet’’ sabır çekecek, AKP’li bir bakan çıkıp ‘’Güzel öldüler’’ diyecek, Başbakan Kendisine soru sorma cesareti gösteren muhabire ‘’Ölüm kaderlerinde var’’ açıklamasını yapıp resti çekecek. Allah’ın ‘’Rahmeti’’ ve Milletin ‘’sabrıyla’’ onlarca işçiler ölürken onlar en kral hayatlarına devam edeceklerini düşünüyordu. Ve onlarca saat göçük altında kaldıktan sonra sağ kurtulan işçi canından çok -Üstüm kirli, Sedye kirlenir- diye söyleniyor o bastırılmışlık ve ezilmişlikle beni de öldürüp göçüğün altına sokuyordu.
Yıllar önce yazmıştı aslında Ahmet Arif yaşanan bu acı durumu. ‘’Ölüm bu, / Fukara ölümü / Geldim, geliyorum demez. / Ya bir kuşluk vakti, ya akşamüstü, / Açar, derin kuyularda...’’ işte o derin kuyular mezar oldu bu halka. Ve hala bir tane bile suçlu yok. Ve hala biz öfkeden, acıdan kederden gebermek üzereyiz. Yeter