Öğrendiklerimin hepsi değil ama çoğunu sokaklardan öğrendim yani hayat okulundan en özgün olayların ve en özgün insanların hayat buldukları sokaklardan. Öykülerden ilki “Duacı Kadın” anlatacağım. Bu hafta babamla annemin ziyaretine gittiğim mezarlıkta bir mezarın başında uzun süre dua eden yaşlı kadına, Allah duanı kabul eder inşallah deyince sevgi fışkıran gözlerle, “Ah oğlum benim ömrüm dua etmekle geçti kimlere dua etmedim ki ölen eşime iş bulması için günlerce dua etmiştim sonra kızlarımın ve oğullarımın evliliklerinde mutlu olmaları için dua ettim sonra torunlarıma. Yetmiş yıldır dua ediyorum, bu mezar eşimin mezarı, çok iyi bir insandı kalabalık bir aileydik aç susuz kalmayalım diye öldüğü güne kadar çalıştı. Neredeyse ikinci kez emekli olacaktı.” dedi. Sevgili okurlar, o bir Anadolu kadını. Anadolu kadınlarının hepsi böyledir. Sonra beni karşısına oturttu ve dua etmeye başladı. Bana da sen de dua et oğlum dedi. Birlikte bildiğimiz duaları okuduk ona olan insanlık borcumu bu yazıyı yazarak ödemek istiyorum ve benim için ettiği dualar için çok teşekkür ediyorum. Onu annemin mezarına götürüp annemle tanıştırdım sonra elini öptüm, vedalaştım. Zihni aydınlık bir kadındı, annemin aynısı. Annem de hayatı boyunca dua etti uzun yıllar benim işe girmem için, o da kız kardeşlerimin evliliklerinde mutlu olmaları için. Torunlarına ve tanıdığı bildiği herkes için dua etti. İşte yazdıklarımın çoğu sokaklardaki insanların özgün öykülerdir. Yaşlı bir amca anlatmıştı, ormanda bir araya gelen kurtla tilki karşılarına çıkacak ilk canlıyı yeme kararı alırlar. Bir süre sonra karşılarına bir at çıkar ve bu fikirlerini ata anlatırlar. At önce hınk mınk eder sonra “Ben yeni yavruladım, yavruma acıyın.” der. Kurt, “Yavrunun yerini adresini bize ver, biz ona senden daha iyi bakarız.” der. At, yavrumun adresi arka sağ ayağımda yazılıdır der. Kurt tilkiye “Bir oku bak neymiş” der. Tilki “Benim okumam yazmam yok biliyorsun sen yüksek okul okudun sen bak ne yazıyor.” der. Kurt atın arkasına geçer kaldır ayağını, der. At kaldırdığı ayağını kurta öyle bir vurur ki kurt orda hemen ölür. Tilki kahkahalar atarak “Al sana eğitim, yüksek okul da okumuş ne önemi var ki? Yaşasın kurnazlık.” diye gülmüştür. Eğitim elbette ki çok önemli ama kurnaz olanlar için bir önemi yok. Eğitim kurnaz olanlar için değil kurnaz olmayanlar için bir ekmek parası kazandırır. Evet sıra geldi “Deli Hüseyin’e” benim tımarhane arkadaşımdır. Çok ilginç bir tanışmamız olmuştu. Bizim kültürümüzde ilk tanışanlar birbirlerine önce nereli olduklarını sorarlar içlerinde tanış çıkanlar babalarını dedelerini köylerini falan da sorarlar. Aynı usul Hüseyin’le tanışınca nereli olduğunu sormuştum. Sert sözlerle “Nereli olduğumun ne önemi var? Ben bir insanım ismim de Hüseyin. Bu yetmiyorsa sana hiç tanışmayalım.” der. “Sen şimdi Alevi mi Kürt mü olduğumu da sorarsın.” demişti. Az konuşup çok şey anlatanlardandı Hüseyin. Tımarhaneye gelen insanların çoğu böyle suskundurlar. Kendilerine söz düşmeden konuşmazlar, söyleyeceklerini önce düşünüp sonra konuşurlar. Hiç sevmediğim, habire konuşan ve her şeye karşı her şeyi bilen insanlardır. Bir de insanlara tepeden bakan, kibirli, şımarık, kendini beğenmiş ve ön yargılı kimseler var hiç sevmem bunları. Beni de delirten bunlardır, bunların acımasızlıkları, cahillikleri ve kabalıkları yüzünden delirdim. Onların karşısında sustum ve konuşmadım. Yıllarca sözünü ettiğim bu insanlar okumayan, düşünmeyen ve tilki gibi eğitimin faydasına inanmayan, kurnaz, hak yiyen ve insanı önemsemeyen insanlardır. Sokak öyküleri dedik ya Gebze meydanında yaşlı bir adamla sohbet ederken ona bozuk olan psikolojik sorunlarımı da anlatmıştım. Bana “Sen boşu boşuna dolaşmışsın, bana da birisi anlattı yerin, ismini de söyledi. Birisi varmış orda bu tür sıkıntı, stres ve bunalımlı olanların sorunlarını çok basit yöntemle çözüyormuş. Gelmek istersen ben seni oraya götüreyim çok muhterem bir zatmış.” dedi. Sağ olsun, bir diyeceğim yok, bizim kültürümüzde var böyle şeyler bu yüzden de böyle bilgisiz ve bilinçsiz adamlar ülkemizin her yerinde vardır. Nefesleriyle insanları iyi eden zatlar bu insanlar, bana yardım etmeye çalışan amca gibi, insanlarla çok kısa sürede ülkenin her yanına ünlerini yayarlar. Hesabı kitabı yapılsa Türkiye’nin her şehrinde bu insanlardan yüzlerce vardır. Herkes inanmasa da milyonlarca insan bunlara inanıyorlar bugün ülkemizde servetlerini bu tür insanlara yediren binlerce insan vardır. Birkaç yıl önce yani epey hasta olduğum bir dönemde kız kardeşim abi Edirne’de bir kadın varmış yurt dışından bile insanlar geliyormuş ona kadın okuyup üfleyip iyi ediyormuş diye anlattı. Sağ olsun beni ikna edip götürmüştü. Ben bu olayı birkaç kez daha yazmıştım 30-35 yaşında, altı yedi bebesi olan bir köylü kadınıydı. Bana da bakmış etmiş çok büyük nazar aldığımı söylemişti. Ben bu amcaya benim iyileşmem için gösterdiği samimiyetine yine de teşekkür ediyorum. Sonra ayrılırken amcayla “Dur Hele.” dedi bana. İki elini sırtıma yani omuz başlarıma sürerek “İnşallah bu dokunuşlarım sana iyi gelecektir.”