Sokağa çıkma yasakları ve çocuklar !..

 

 

Savaş, insan hakları ve çocuk hakları açısından kabul edilemez bir durumdur. Bu benim değil, normal düşünen herkesin yaklaşımıdır ve de önemlidir.

Bunları niçin söyledin diyeceksiniz;

Söyledim, çünkü, ‘’terörden ve teröristlerden arındırmak’’ başlığı altında aylardır sokağa çıkma yasağı uygulanan kentlerimizde, adeta bir ‘düşük yoğunluklu savaş’ yaşanıyor. Ve bu savaşın en büyük faturası yine öncelikle çocuklara çıkıyor.

Durumun tespitini yapan, Çocuklar İçin Barış Hemen Şimdi Girişimi. Girişim adına kamuoyuyla paylaşılan son bilgilere göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki illerde yaşanan sokağa çıkma yasakları sırasında en az 80 çocuğun yaşam hakkı ihlal edildi.

Yani, en az 80 çocuk öldü…

Bu çocuklar, sokağa çıkma yasakları döneminde açılan ateşler sonucu sağlık hizmetine erişememe ya da çatışma atıkları nedeniyle hayatını kaybediyor.

16 Ağustos 2015-1 Haziran 2016 arasında 7 il ve en az 22 ilçede sokağa çıkma yasağı uygulandı ve bu yörelerde çocuk hakları ihlalleri tavan yaptı.

İlçeler zırhlı araçlarla abluka altına alınınca, çocukların en temel yaşam ve sağlık hakkı başta olmak üzere eğitim hakkı, seyahat özgürlüğü ve barış içerisinde yaşama gibi pek çok hak ve özgürlükleri bu sürede ihlal edilmiştir.

Bu operasyonlar sırasında sivillerin can ve mal güvenliğinin yeterince düşünülüp kollandığına da tanık olunmamıştır.

Hangi evde çocuk, hamile kadın ve engelli var ?

Hangi evde 65 yaş üzeri yaşlı insan yaşamaktadır ?

Hangi evde kronik hastalığı olan insanların bulunmaktadır ?

Bütün bunlar tespit edilmeden operasyonlar başlatılmıştır.

Operasyonlar sırasında insanlar ateşli silahlarla vurulmuş, vurulan kişiler tedavi alanlarına erişememiştir. Çünkü, bulundukları yerler abluka altındadır.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nca hazırlanan sokağa çıkma yasaklarına ilişkin raporlar tüm bu gerçeklere işaret ederken, İnsan Hakları İhlali Günlük Raporları’na dayanarak hazırlanan bilgi notunda bazı tanıklıklara da yer verdi.

Onlardan biri şöyle…

Tarih 6 Eylül 2015. Tanık Muhammet Tahir Yaramış. Babası Abdullah Yaramış 35 günlük sokağa çıkma yasağı süresi içinde hastalanıp yatağa düşüyor. Ancak, sokağa çıkma yasağı dolayısıyla ambulans ve doktor gelemiyor, sonucunda da Abdullah Yaramış vefat ediyor. Yaşlı adam, öldükten sonra 3 saat ailesinin yanında kalıyor, sonra da cesedi ancak camiye götürülebiliyor. Cenazenin kokmasını engellemek isteyen aile etrafına buz koyarak çözüm arıyor.

Yani, cenazeler bile toprağa verilemez hale geliyor.

Öyle ya, ölen bir bebeğin cesedinin kokmaması için büyüklerince buzdolabında saklandığı kamuoyuna yansıyınca kanımız donmuştu. Şimdi, bu yaşananların tanıklarının anlattığına bakınca da, aynı duyguları paylaşıyoruz.

Neticede insanımız ölüyor, hem de siyasi ihtiraslar uğruna…

En kutsal haklardan biri olan yaşam hakkının böylesi basit bir biçimde insanların elinden alınması asla kabul edilemez.

O nedenle, söz konusu politikaların bir kez daha ve acilen gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu hattan ilerleyerek atılacak adımların ülkeye çağdaşlığı, barışı ve huzuru getirip büyümeyi sağlaması olanaksız.

Her şeye rağmen, ileri gidiyoruz, büyüyoruz, barışı biz sağlarız diyorlarsa (ki dedikleri biliniyor), külliyen yalan söylüyorlar demektir.

Sokağa çıkma yasakları olmasın, çocuklar ölmesin diyorsak, özgürlüklere ve barışa her zamankinden daha çok sahip çıkmalıyız. Ve savaş politikalarına asla izin vermemeliyiz.