Önceki cuma gününün tamamını Gebze Bölgesi temaslarına ayıran; Çayırova’nın Şekerpınar Mahallesi’ndeki Baldur Grevi ziyareti ile güne başlayıp ardından Çelik-İş ve Petrol-İş Gebze ile ziyaretleri sürdüren,
basın toplantısının ardından Gebze EYT Derneği ziyareti ile temaslarını tamamlayan Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, basın toplantısında demokrasi, pandemi ve ekonomik konulara dair önerilerini de sıraladı: “Silinen vergiler tahsil edilip servet vergisi uygulanmalı.”
ÇOK GÜNDEMLİ BASIN TOPLANTISI
Gündemine HDP’nin kapatılması, HDP’nin dört yıldır tutuklu eşgenel başkanı Selahattin Demirtaş’a dair AİHM kararı, İçişleri Bakanlığı’na derneklere kayyum atama ve kapatma yetkisi tanıyan torba yasa maddesi, pandemi ve pandemi sürecinin mağdurlarını da alan Akdeniz şunları kaydetti:
KORONA’DAN ÖLMEKLE AÇLIKTAN ÖLMEK İKİLEMİ!
“Pandemi, ekonomik krizden sonra gelince ağır bir dönem olarak yaşandı. İnsanlar önce can derdine düştüler ama giderek açlık riski ortaya çıkınca insanlar açlıktan ölmekle Korona’dan ölmek arasında ikilime sıkıştı. Kapitalizmin en büyük ahlaksızlık ve vicdansızlığını yaşadık.
EMEK YOĞUN HAVZALAR KIPKIRMIZI
Korona tablolarına baktığımızda, emek yoğun havzalar kıpkırmızı. Sürü bağışıklığı sadece Korona’da değil, açlık salgınında da var ve bu salgında işçiler kaderine terk edildi. ‘Ayakta kalan kalır, kalmayan sağlarla yürürüz’ diyor patronlar. Asla kabul edilemez.
SERMAYENİN SİLİNEN VERGİ
BORCU TAHSİL EDİLSE…
İktidar sermayenin 230 milyar lira olan vergi borcunu tahsil etse, işsizlik ödeneği ve asgari ücret sıkıntısı olmaz. Bu iktidarın kime çalıştığı ortadadır. Pandemiyi kriz fırsatçılığına çevirip TİS ve grev süreçlerinde baskı unsuru olarak kullanıyorlar.
21 GÜN TAM KAPANMA
VE EKONOMİK DESTEK
Fabrikalar yangın yeridir. 20 milyon işçi hergün işe gidip geldikçe ne kadar önlem alırsanız alın oyalamadır. Bu da sürdürülebilir değil. Önerimizi tekrarlıyorum: 21 gün tam kapanma. Acil olarak tam kapanma. Aşı gelmeden çözülemez ama bulaşın engellenmesi, daha çok ölümün yaşanmaması için bu şart. 21 gün içinde de işçiye, işsize, küçük esnafa, kadınlara sosyal ve ekonomik kaynak sağlanmalı. Devletin kaynağı, rezervleri tüketse de var.
SERVET VERGİSİ UYGULANMALI
2021 bütçesi önerimiz şudur. Kimse geçmiş diye düşünmesin. Arjantin'de uygulanan servet vergisi uygulaması bizde de uygulanmalı. Geliri yükseldikçe oranı da yükselen bir vergi sistemi zenginlere acilen konulmalı.
ASGARİ ÜCRETTE TÜRK-İŞ VE
HAK-İŞ DANIŞIKLI DÖVÜŞTE
Asgari ücrette rakam önerimiz yok. Türkiye’nin en büyük toplu sözleşmesidir. Milyonları ve ailelerini ilgilendiriyor. 8-9 milyon asgari ücretlinin değil 20 milyon çalışanın sorunudur. Sendikalar taraf olmalı, sokağa inmelidir. Komisyona bakınca, DİSK’in çabası var. Türk-İş ve Hak-İş danışıklı dövüş içindedir ve ilk defa bu dönem teklif getirmediler. Alınganlıksa, kabul edilemez. Asgari ücret tüm çalışanlarla tartışılır, halka görüş sorulur ve masaya yumruk vurarak teklif sunulur. Bunu yapmayınca kendinizi işçilerin de üzerinde görerek onları pazarladığınız anlamına gelir.
TÜİK’İN AÇIKLADIĞI RAKAMLAR
SAHTEKÂRLIK ÖRNEĞİDİR
Komisyonun yapısı antidemokratiktir. 10 işveren, 5 işçisi temsilcisinden oluşmaktadır. TÜİK’in açıkladığı rakamlar sahtekârlık örneğidir. İşçilerin asgari geçim oranlarını ağır, hafif ve orta diye bölerek yapamazsınız. İşçilerin gıda ihtiyacı ağır, orta, hafif diye belirlenemez. Halkın güvenmediği TÜİK bir uğursuz rolü üstlenmiş, komisyonda herhalde 2500-2600 liraya belirlenecek bir rakama dair o oranda bir rakam ortaya atmıştır. Sermaye ve Hükümet temsilcileri de buradan yürüyecek.
VERGİDEN MUAF TUTULMALI
ENFLASYONA EZDİRİLMEMELİ
Asgari ücret genel grev ve genel eylem nedenidir ama iki işçi konfederasyonu bundan kaçınmaktadır.
Bir asgari ücretli yılın 122 günü vergi için çalışmaktadır. Sırtında 10 vergi kalemi var.
Asgari ücret vergiden muaf tutulmalıdır. Bu bile aylık geliri otomotik olarak 900 - 1000 lira tutarında artırmaktadır. Sahada görüştüğümüz işçiler vergiden muaf tutulup enflasyona ezdirilmemesini istemektedir.
Bizim önerimiz insanca yaşanacak bir asgari ücretin belirlenmesidir. Bu açıdan bu yıl emekçileri de dinleyerek vergiden muafiyet ve enflasyon oranından korunmasını talep ediyoruz. Bunlar olmadan bir rakamın telaffuz edilmesini doğru bulmuyoruz.
YÜKSEK FAİZ YÜKSEK KUR
ÜLKESİ HALİNE GELDİK
Merkez Bankası yine faiz artırımı yaptı. ‘Faiz sebep enflasyon sonuçtur. Faiz haramdır’ diyenler ikinci büyük faiz artırımını yaptı. Yaraya merhem olmuyor. Yüksek faiz, yüksek kur ülkesi haline geldik.
YASALARDA GREV
KIRICILIĞINA YER YOKTUR
Devletin görevi yasalara uymaktır. Yasalarda grev kırıcılığına yer yoktur. Ama tam tersine, işçilerin karşısına çıkıyor devlet. Bu bir, demokrasinin çarpık anlayışının ifadesidir. İşçi sınıfı 18 yıldır grev yapamıyorsa bu ülkede bu demokrasi yoksunluğundandır. Grevlerin olmadığı bir yerde yaptırım olmaz. Hükümet, iktidar, sermayeler üzerinde herhangi bir baskı yapılamaz. Savunma bile yapılamaz. Bugün Türkiye’nin yaşadığı tablo budur. Demokrasinin en çok işçilere, işçi sınıfına ihtiyacı var.
KİMYASAL MADDE İMHA EDİLECEKTİ
KİTLE ÖRGÜTLERİ İMHA EDİLECEK
Ağır demokrasi sorunları içerisinde sendikalara da, meslek örgütlerine de operasyonlar yapılıyor. Ve nihayet komisyondan geçti, derneklerin zapturapt altına alınması! “Kimyasal maddelerin imha edilmesi” adı altında, bir torba yasayla gündeme getirildi. Kitle örgütlerinin imha edilmesi kanun taslağına dönüştü ve komisyondan geçti.
TEK PARTİ TEK ADAM ANLAYIŞI
Eğer bu madde genel kurulda da geçerse ki maalesef bütçe görüşmelerinde de öyle oldu. İki üç hafta tartışıldı. Noktası virgülü bile değişmeden geçti. O zaman neyi tartıştırıyorsunuz Meclis genel kurulunda. Bu da öyle olacak. Tek parti, tek adam anlayışı bu zaten. ‘Yerli ve milli muhalefeti de oluşturacağız. O da bize nasip olacak’ diyorlar ya, böyle bir Türkiye istediler.
TÜM DERNEKLER BU
YASAYA KARŞI ÇIKMALI
Bu yüzden dernekler yasasına karşı çıkılmalı. Herkes yarın dernek kapısına kilit vurulduğuna, dernek yöneticilerinin mal varlığına el konduğuna tanık olabilir. Böyle bir karanlık Türkiye döneme doğru gidiyoruz. Tüm derneklerin uyumayacağı bir dönemdir. Bu yasaya topyekün halk olarak karşı çıkmamız lazım.
PARTİ KAPATMANIN
TAMAMIYLA KARŞISINDAYIZ
Demokrasinin en ağır sancılı yanı tek parti anlayışıdır. Özellikle yargıdaki baskısıdır. Bunu en son HDP üzerindeki tartışmalarda görüyoruz. Parti kapatmanın tamamiyle karşısındayız. ‘Türkiye parti kapatma mezarlığına döndü’ diye iktidara gelen bir AKP Hükümeti şimdi parti kapattırmayı Türkiye’ye tartıştırıyor. Yani milliyetçi kulvara yeniden geri dönüş oldu.
BÜTÜN MUHALİF GÜÇLERE GÖZDAĞIDIR
6 milyon insanın oy verdiği bir partiye kapatılma davası halk iradesine saygısızlıktır. Vesayetçi bir anlayış olur. Biz bunu sadece HDP’ye müdahale olarak görmeyiz. HDP biraz milliyetçiliğin yumuşak karnı gözüktüğü için onun üzerinden bütün muhalif güçlere gözdağıdır. Kayyumlarda HDP’li belediyelerden başlayıp CHP’li belediyelere dadandı.
KAYYUMLARA VE
YANDAŞLARA OH OLDU!
Kayyumlar da bütçe tartışmalarına geldi. İçişleri Bakanı, ‘Oh oh’ demişti. İşte kime oh olduğunu Sayıştay raporlarında gördük. Diyarbakır Büyükşehir’de kayyum döneminde 800 milyon liralık harcamalar 1 milyar 500 milyon lira olarak gösterildi ve yüzde 43, Devlet’ten gizlendi iç edildi. Bu bütçenin kayyumlara ve yandaşlara oh olduğu anlaşılıyor.
AİHM KARARLARI
İŞİNİZE GELİNCE İYİ
Demokrasinin bir güncel yanı da Demirtaş meselesidir. Son AİHM kararı Türkiye’nin de altına imza attığı uluslararası sözleşmeler gereği Türkiye tarafından yerine getirilmesi zorunlu karardır. ‘Ben bu kararı tanımıyorum’ olmaz. O zaman sizin Avrupa Konsey üyeliğinizde tartışmalı duruma düşer. Hem evrensel normlar ve hukuktan bahsedeceksiniz ama işinize gelince AİHM kararları iyiydi de şimdi mi kötü oldu? Bu tam bir pragmatizm örneğidir.
BİRÇOK İNSAN HAKSIZ
HUKUKSUZ YERE TUTUKLU
Demirtaş’ın hem bir kişi ve baba, hem de siyasetçi olarak bırakılması gerekir. Demirtaş kararı tutuklu diğer belediye başkanları, aydınlar, gazeteciler için de yol açmıştır. Birçok insanın hukuksuz yere tutuklu kaldığını görürsünüz. Serbest bırakılmalıdır. Ancak oy düşmesinin getirdiği gerekçeyle Erdoğan ve Hükümet yine bir milliyetçilik dalgasına sığınarak HDP ve Demirtaş’a, AİHM kararlarına vurarak bunu tırmandırmaya çalışıyor.
Grevde, sendikalaşmada, meslek örgütlenmelerinde demokrasi isteyen; herkes için demokrasi istenmeli. Burada Kürtler’in iradesine de saygı duymalı.
YOKSULLARLA FUTBOLCULARI
BİRBİRİNE KIRDIRMAYA ÇALIŞIYOR
-Soru üzerine- TRT’deki bir programda futbolcular gündeme geldiğinde, ‘Vatandaş zaten işe gitmeye mecbur kalarak Korona olmayı göze alıyor, sana ne oluyor?’ diyor. İşçiler emekçiler yoksullarla futbolcuları birbirine kırdırmaya çalışıyor.
SÜPER LİG BAŞLAMAMALIYDI
Bizim için profesyonel liglerde olan futbolcular için de fark etmez. Biz zaten Süper Lig’in başlamaması gerektiğini savunuyoruz. Burada yapılması gereken şudur. Tabi ki gelir oranları eşit değildir ama asgari ölçüde insanları sahaya sürmeyecek, bulaş riskini artırmayacaksınız. Pandemi dönemini atlatacak desteği de verecekseniz.
AMATÖR LİGLERDE DURUM DAHA DA FECAAT
Amatör liglere gelince, orası için durum daha fecaat tabi. Bu çocukların, oyuncuların acilen ekonomik ve sosyal koruma altına alınması lazım. Devlet bunun için var. Bunun için yapılacak iş çok basit. Sokaktan bir vatandaşı getirin, bunu çözer. Çözüme yanaşmamalarının nedeni para, kaynak. Yeniden söylüyorum. 230 milyar lira tutarındaki silinen vergi borcunu tahsil edin. Futbolcuların, amatör spor kulüplerinin, müzisyenlerin en azından altı ayını, bir yılını çıkartırsınız.
FUTBOLCUDA LİSANS VAR
MÜZİSYENDE O DA YOK
Amatör liglerde hiç olmazsa lisansı olanlar talepte bulunabilir. Müzisyenlerde lisansta yok. Kim müzisyen kim değil, belli değil. İntiharlar başladı. Ressamlara, tiyatroculara benzer fecaatlara rastlıyorsunuz. Bir laf dar, ‘Sanat damarları kuruyan halkın…’ diye. Burada da sanata sanatçıya sahip çıkacak bir iktidar anlayışına ihtiyaç var ama bizim böyle bilince sahip, aydınlık bir anlayış zaten yok. Her alanda ekonomik sosyal koruma altına olmalı.
O BİN LİRAYA DA
İHTİYACI OLAN VAR
Esnaf çok kızgın. Küfür niteliğinde olduğunu söylüyorlar desteğin ama o 1000 liraya ihtiyacı olan da var. Lokantacı esnaf, hadi işçisini çıkarttı. Kira, stopaj borcu var ve sürekli birikiyor. Kapatamaz ki. Kendisinin geçinmesi lazım. Bir ya da iki işçiyi elinde tutması lazım. Borçlanması lazım. Borçlanma hevesini zaten geçtik. Nisan mayısta geçer dedi. Geçmedi. Borçlanmadan ötürü esas travmayı önümüzdeki süreçte yaşayacak. İşçiler ve yoksullar dayanışma ile bu travmayı atlatır ama küçük esnafınki tam bir psikolojik yıkımdır ve sonuçları çok ağır olur. 2021’de bunu göreceğiz. İktidar da çok rahat olmasın yani.
"ÖNCÜSÜ İŞÇİ SINIFI OLMALI"
Akdeniz, Baldur grevinin ardından Gebze’deki ilk ziyaretini Hak-İş'e bağlı Özçelik-İş Sendikası'na gerçekleştirdi. Güncel gelişmelere dair sohbet etti, Gebze Sendikalar Birliği'ne dair düşüncelerini iletti. Özçelik-İş Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç, yeni bir söyleme ihtiyaç olduğunu belirterek, "Türkiye ilerlemiyor, geriye gidiyor her alanda. Bu gerileme işçilerde ve sendikalarda da var. Aynı organize sanayi içerisinde olan greve veya eyleme sendikalar, işçiler gitmiyor. Birlikteliğin olması gerekiyor. Biz Gebze Sendikalar Birliği olarak Türkiye'yi dönüştürmeyeceğiz belki ama bir farkındalık yaratacağız. Türkiye'nin yeni bir söyleme ihtiyacı var. Toplumu yeniden düzeltecek havaya ihtiyaç var. Bunun öncüsü de işçi sınıfı olmalı" dedi.
"BÜTÜN GÜCÜMÜZLE YANINIZDAYIZ"
Özçelik-İş ziyaretinin ardından Türk-İş'e bağlı Petrol-İş'i ziyaret eden Akdeniz burada, "Karşımızda çok sert bir duruş var. Tek tek mücadeleleri kıracaklar, o yüzden beraber topyekûn mücadele etmemiz gerekiyor. Demokrasi alanında da mücadele etmeliyiz. Bu süreci beraber aşmalıyız. Biz sizin sorunlarınızı sadece sizin olarak görmüyoruz. Sizin sorununuz bizim sorunumuz, bütün gücümüzle yanınızdayız" diye konuştu. Petrol-İş Sendikası Gebze Şube Başkanı Eyüp Akdemir ise, "Çalışma hayatı yeni bir süreçle karşı karşıya. Bu süreçte de her sendikanın kendi içindeki yoğunluk Gebze Sendikalar Birliği'ni aksatıyor. Zorluklar var, kendi sorununla boğulup kalıyorsun ama bu böyle gidecek değil. Yeniden toparlanacak, bu geçiş sürecini atlatacağız. Eksikliklerimizi görmezsek hata yaparız, çuvaldızı biraz da kendimizi batırmamız gerekiyor" dedi.
GELECEĞİMİZİ YOK EDECEK
DEMİŞTİK. ÖYLE DE OLDU
Gebze EYT Derneğini ziyaret eden Akdeniz, "Mezarda Emeklilik Yasası çıktığı zaman o dönem çok büyük eylemler düzenledik. 17 Ağustos Depreminden sonra oldu bittiye getirip yasalaştırdılar. Biz o zaman 'geleceğimizi yok edecek' demiştik, öyle de oldu. Ama bu mücadeleyi genç kuşağa anlatmamız lazım. Biz sizin için elinizden geleni yapacağız, her zaman yanınızdayız" ifadelerini kullandı. Gebze EYT Dernek Başkanı Nuh Erdoğan ise, Akdeniz'e EYT ile ilgili bir sunum gerçekleştirdi. "Çözülemeyecek bir sorun değil" diyen Erdoğan, "Sorunlarımızı bıkmadan, usanmadan anlatmaya çalışıyoruz. Mağduruz diyoruz, bunu anlatıyoruz ama kapı duvar. Yapmadığımız iş kalmadı, en sonunda örgütlü bir yola koyulduk, dernekleştik" dedi. Artık bir çözüm istediklerini vurgulayan Erdoğan, "İnsanlar hayal dahi kuramıyor. Emekli olmamak geleceğe güvenle bakamamamızı sağlıyor. İntiharlar neden artıyor, hep geleceksizlikten. Biz çözüm istiyoruz. Artık bir adamın ağzına kaldık, parlamenter sistem olsaydı belki bu sorunu çözecektik ama bir kişinin dediğine kaldık, çözemiyoruz" diye konuştu.