İyi niyetlerimizle çıktığımız yolculuklarımızda, çalışmalarımızı bilimsel ve etik değerlerle güçlendirsek de önümüze hitler kılıklı engeller konu veriyor. Bu engelleri koyanlar senin sesinle şiirin sesini birbirine karıştırırlar… Senin sesini kıstık zannederler ya; gerçekte kısılan, yok edilmeye çalışılan şiirin sesidir.
‘Adam şiir sevmiyor ne yapalım?’ demek, şiire ihanettir. Şiire ihanet insanın kendisine ihanettir.
Pervasız vurur yüreğim
Kahpeliği şah damarından.
Deli dolu çizer beni
Kadınımın yüreğine…
Sıradanlığı öğütler ve sever
Sıra dışı uçuk, hatta kaçık
Sevdalarım
Tarihe yazdırmak ister adını…
İnsanla başlar şiirin çığlığı. Acıya eş, sevdaya yoldaş olmuştur bu çığlık.
Şiirin tarihsel gelişiminde nice zorbalar çıkmış ortaya, şiirin çığlığını kesmek için.
Ne işkenceleri, ne zindanları, ne de idamları şiirin kendine özgü çığlığını yok edememiştir. Ve bu çığlık insandan yana, sevdadan yana hiç susmamış, susmayacaktır...
Şairler acıyı bal eylese de, dişlerini kenetleyip yumruğunu sıksa da dizeler de yeşerir umut türküleri, güneşli günlere duyulan özlemler…
İçim bir tuhaf
Delirtir beni,
Senin gibi
Yasak kadınlar tanırım.
Her akşam girerler kanına .
Yasak sözcükler gibi.
Senin yüzünden
Denize söverek taş atmam.
Senin yüzünden…