Bugün sizlerle değerli bir dostum, emekli öğretmen Mustafa Karabela’nın şiirini paylaşacağım.
Mustafa Karabela uzun yıllar Gebze’de öğretmenlik yaptı.
Emekli olduktan sonra Trabzon Beşikdüzü’ne yerleşti.
Onun yüreği buralardan hiç kopmadı.
Sevgili Mustafa’nın şiirini yayınlamak benim için son derece keyif vericidir.
***
Serin bir sonbahar sabahı
Hava da yağmura gebe,
Üstelik pazar.
Alıp başımı gitmek istedim yükseklere.
Kavgadan, gürültüden uzaklara...
Bıktım artık çenesi düşüklerden,
Tükürüp yalayanlardan.
Durup durup öfke ve kin kusanlardan,
Başkalarının acılarından beslenenlerden,
Bıktım artık!
İşte bu yüzden kaçmak istedim dağlara.
Dostlarımla sofra kurup,
İki kadeh rakı içmek,
Türkü söylemek.
Acılı ve dostane.
Kimisi de fıkır fıkır.
Ah o türküler!
Yayla suyu,
Dağ havası gibi içime dolan.
Türkü çağırıp isyan etmek istedim Horoz Dağı'na,
Sis Dağı'na.
Islanmak istedim biraz da yayla yağmurunda.
Olmadı!
Pazar sabahı türkü çalıyor radyom.
Kulağım orda.
Teller dertli
Yürekler acılı.
Bırakmadı yakamızı kardeş kavgası
Her gün kara haber,
Her gün acı!
Paylaşamadığımız ne ki?
Bir kaç öküzün yüzünden.
Uzat elini be kardeşim!
Halay başı ol.
Çalsın davulla-zurna!
Çek bıcağını oyna "kara zıpkalı uşak"
Kardeşliğe hızlansın kemençenin telleri.
Sonra,
Pazar peynirlisi yaptıralım fırında.
Kardeş kardeş çömelelim sofraya.
Ol-maz mı?
Mustafa Karabela 12 Ekim.2014
Saat 07.30 Söğütlü
***
Yüreğine sağlık sevgili Mustafa.
Zor günleri şiirle, mizahla anlatmak daha güzel olsa gerek.