Merkezine sermayeyi ve kapitali aldığınızda sanayinin ve üretimin,
Merkezine emeği aldığınızda emeğin başkenti konumunda bir bölgeyiz.
Gebze İlçesi ve bölgesini nasıl tanımlayacağınız, nereden durup baktığınız ile ilgili bir durum.
Malumunuz, işçi grev ve direnişleri bakımından da hayli hareketli bir bölgedeyiz. Halihazırda bir grev ve bir direniş sürüyor. Çok sayıda fabrikada da gerek sendikal örgütlülüğe itirazlar, gerekse işe iadeler başta olmak üzere çok sayıda dava devam ediyor.
Bu davaların sonuçlanma süresinde herhangi bir sınır yok. Yasalara bakacak olursanız iki bilemediniz dört ayda sonuçlanması gereken davalar yılları buluyor.
Geç kalan adalet, adalet değil!
Bu çok bildik tespitte sıklıkla yaşanıyor. Karşımıza çıkıyor.
Sendikal örgütlenme ve özgürlüğün yasa ve Anayasa’daki yerine rağmen karşılığını bulamaması ise gerek yasaların içeriği ve uygulama şekli ile birlikte yasa koyucuların yani yönetenlerin nerede durduğu.
Siz bir yasayı uygulamamak için sermayenin lehine bir sürü boşluk, seçenek koyarsanız olup olacağı günümüzde yaşananlar ile doğru orantılıdır.
Emek ve sermaye birbiriyle hem bütün, hem de ekseriyetle çelişti ve “çatışma” içinde olan sınıflar.
Hükümetler, iktidarlar sayısal anlamda varlığını emekçi kesime borçlu olmasına karşın icraatte sermaye yanlısı ve taraftarı.
Zaten çelişkinin zirve yaptığı yer de burası.
AKP kurulduğu ve iktidara geldiği tarihten bu yana sermaye yanlısı bir iktidar. Emekçi kesimin çektiği bunca eziyete rağmen hala iktidar.
Günümüzde tavan yapan yüksek enflasyonu, arkası gelmeyen zamları, halkın her geçen gün daha da azalan geçim sıkıntısı bir tarafa…
Ardı arkası kesilmeyen konser, kültür sanat etkinliklerine getirilen yasaklar bir tarafa…
Sadece emeğin uğradığı hak kayıpları dahi bir iktidarı yerinden etmeye yeter ama yetmiyor işte.
Bu durumu kısmen veya tamamen muhalefetin yetersizliğine veya veremediği güvene bağlamak ne kadar doğru?
Mesele güven ise iktidarın tezatlıklarının, konjektürel durumlar gereği eylemi söylemi bir olmayan tavır ve tutumlarının, zırt pırt değişen söylemlerinin ansiklopedilere sığmayacağı ortada.
Yasaları uygulayamadıktan veya uygulanmaması için açık üzerine açık bıraktıktan sonra o yasaların varlığının hiçbir hükmü yok.
Meseleye sendikal örgütlenme özgürlüğünden baktığımızda Anayasa’daki, yasadaki yeri söylemden, kağıt üzerinde kalmaktan öteye gitmiyor.
Çözüm uygulanabilir yasa, hayata geçirilebilir Anayasa, sermaye dahil olmak üzere toplumun tüm kesimlerinden tam bağımsız iktidarların varlığından geçiyor.
Anayasa ve yasalarda sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri iktidar kaldırmadığına göre, “Yasalar değişmeli” demek tek başına yetersiz.
İktidar yasayı değiştirmiyorsa, iktidar değiştirilmeli.