DAMARDAN SORDUK
Adnan Serdaroğlu o yıllarda legali illegali ile emek yanlısı siyasi yapılanmaların sendikalar üzerindeki etkisini de aleni olarak dillendirdi. Biz de soruyu günümüzden tasarladık: “Bir; emek yanlısı siyasetin bugün olduğu gibi Özer Elektrik direnişi üzerinden desteği ile ikİ;, parti farkı gözetmeksizin aynı siyaset biçiminin sendikaların yönetimlerinde etken olma çabalarına tanık oluyoruz, yorumunuz nedir?”
APOLİTİK VE PARTİLER
ÜSTÜ OLMAMALIYIZ
“Biz kesinlikle sendikaların, parti farkı göz etmeksizin siyasetle direk ilişkide olmasını doğru bulmuyoruz. Elbette sendikalar politik olmalı. Apolitik olmamalı, partiler üstü de olmamalı çünkü bu tanımlama, ‘siyasetten uzak’ anlamına gelir. Sendikalar sınıf ideolojisi üzerinden politik olmalı. Bu nedir: Sosyalizmdir. Sömürüsüz düzendir. Barış içinde bir düzendir.
SENDİKALARIN KİMYASI O
MÜCADELE İÇİN UYGUN
Sendikaların kimyası aslında bu tür ideolojilerin hayata geçirilmesi mücadelesi verilmesine uygundur. Emek sömürüsüne karşı çıkmaktır. Kapitalizmde bunu gerçekleştiremez, sadece sömürüyü sınırlandırabilirsiniz. Ama genel olarak sınıfın mücadelesi sınıfın sömürüsünün tamamen ortadan kalkacağı bir düzeni ortaya çıkartmaktır.
KATKI SUNAN HER PARTİ DOSTUMUZDUR
Sınıf ideolojisi budur ama bu bir partiyle olacak bir şey değil. Onun için herhangi bir sendikanın gidip bir partinin talimatı altında olması, bir partinin yapılandırmasının artında olmasını biz doğru bulmayız. Sınıf mücadelesine inanan bütün siyasi partilere eşit uzaklık ve yakınlıkta olunmasında fayda var. BMİS olarak bizim yöntemimiz budur. Emek mücadelesine katkı sunan her parti ve birey bizim dostumuzdur. Emek mücadelesini tökezleyenler de bizim savaşacağımız yapılardır.
1970’LERDE DE YANLIŞ, 2020’LERDE DE
Öte yandan sadece sonrasında değil, 12 Eylül öncesinde de bazı sendikalar bir takım sendikaların etkisi altında idi. Dün de, bugün de; siyaset bir sendikanın yönetim yapılanmasına doğrudan müdahale ediyorsa doğru yapmamaktadır. İşçi merkezli memur merkezli olsun sendikalar sınıf ve kitle sendikacılığı yapmalıdır.
ÖZE DÖNÜŞ KEMAL TÜRKLER’LE OLDU
Kemal Türkler’in Türk-İş ile çatışarak ayrıldığı ve DİSK’in kurulmasıyla birlikte yeniden Türkiye’nin emek hareketine malolan sınıf ve kitle sendikacılığı denildiği zaman, şayet parti olarak sendikaların yönetimine, iç işleyişine müdahil olduğunuzda bu teze uygun bir ‘iş’ ortaya çıkartmış olmuyorsunuz.
PARTİYE VEYA DERNEĞE DÖNÜŞÜR…
Kitle; her siyasi yapıdan insanların olduğu bir yapıdır. Sınıf; bildiğimiz işçilerin mücadele geleneğinin ortaya çıkarttığı yapıdır. Eğer siz burada bir siyasetin kontrolünde olan bir yapının içerisinde faaliyet gösteriyorsanız, sendika olarak kitle olmaktan uzaklaşmış olursunuz. Bir siyasi parti veya dernek haline dönüşürsünüz. Bugün tam anlamı ile söylediğimiz bu: Sendikalar kitle örgütleridir. İçinde sağcısı da, solcusu da olur. Her iki kanadın, her rengi de olur. Önemli olan o insanları sendikal ilke, gelenek ve mücadele içersinde buluşturmaktır.
…VE DİĞERLERİNİ KAYBEDERSİNİZ
Sendika bir çatıdır. Ama siz yarın, ‘Ben şu fikri savunuyor, o partiye oy verilmesini istiyorum’ derseniz, o düşünce ve partinin karşıtı olan insanları sendikadan uzaklaştırırsınız. Sendika bir yapıştırıcı olma özelliğini kaybeder. Onun içinde biz sendika ve siyaset ilişkisinin düzeyli bir şekilde olmasını istiyoruz. Zaten bir sendika eğer kitleselleşmişse yani yetkiyi almış ve toplu sözleşme yapabilmişse bir siyasetin etkisi altında olma ihtimali çok fazla olmayabilir. Aksi halde değerini kaybeder.
DİSK ÜYELERİNİN EN AZ YARISI SAĞCI
Ama şöyle bir şey yapıldı: ‘DİSK, solcu bir geleneğe sahip yapıdır, konfederasyondur. Ki üyelerinin belki de yarısı ve hatta yarısından fazlası sağcıdır. Ne yapalım? ‘DİSK’in karşısına sağ geleneği temsil eden bir sendikal yapı oluşturalım. Nasıl? Daha muhafazakar, dinci geleneği sürdüren bir sendika kuralım.’ Böyle deniliyor ve bunu düzen yapıyor.
KAÇINILMAZ BİR YAPISAL DEĞİŞİM
Ama bizde öyle olmuyor. Bizde AKP memurlara yüzde 3 zam veriyor. Memur-Sen bunu çok büyük bir marifetmiş gibi, zafer kazanmış gibi kendi kitlesine anlatma ve kabul ettirme görevi üstleniyor. Öyle olunca sen o partileri işçilerin ve memurların haklarını korumak için değil siyasi iktidarın söylemlerini işçiye, kendi bünyesindekilere kabul ettirmek için kurulan bir yapı haline geliyorsun.
BÜYÜYÜNCE KİTLESEL OLMAK ZORUNDA
Maalesef Türkiye’de son dönemlerde küçük sosyalist hareketlerin kontrolünde olan bir takım sendikalar var ama bunlar genelde küçük yapılar. Toplu sözleşme hakkını çok elde edememiş yapılar. Yani diyelim ki yarın büyüdü ve TİS hakkını edindi. O yapıyı artık bağımlısı olduğu siyasi partinin yürütme şansı kalmaz. O da artık daha kitlesel ve kurumsal bir yapıya bürünmek zorunda.”
KESK’TEN ÖNCE VAR MI İDİ: Türkiye’de kamu iş kolunda KESK kuruldu. KESK kurulduğunda başka konfederasyon var mı idi, yoktu. KESK kurulduktan sonra, ‘Daha milliyetçi muhafazakar; daha siyasi iktidara yakın bir konfederasyon kurulsun’ dediler. Düzen; bu şekilde mücadele içinde olan bir yapıyı parçalıyor ve kendi adamlarını ayrıştırıp kendisinin sözünü dinleyecek bir yapının içerisinde olmasını sağlıyor. Bu işçi sendikalarının içinde de böyledir.”
39-40 YIL, SU MİSALİ:
Serdaroğlu, Osman Hamdi Bey Evi ve bahçesi içinde gezerken 1981’deki o toplantıya atıfla, “39-40 yıl; su misali, ne çabuk da akıp geçti” dedi.