Nihat Akyol, 01 Şubat 1966’da Samsun’un Kavak ilçesinde, ailesinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Veysel Akyol uzun yıllar cami imamlığı yaptı. Diyanet’e bağlı değildi. Maaşını imamlık yaptığı köylerde, köylülerin dayanışması ile aldı: “Babam diye söylemiyorum, iyi ve vicdanlı bir imamdır. Hiçbir tarikata bağlı değildi. Sonraki yıllarda SSK’lı olarak tuğla fabrikalarında çalıştı ve emekli oldu.
ŞEHİT GÜLTEKİN AKYOL’UN KARDEŞİ
“Annem Arife Akyol; ev hanımı diyeceğim ama değil aslında. O da bir tarım emekçisi, hiçbir sosyal güvencesi yoktu. Birlikte tütün tarlalarında çok çalıştık. Her ikisi de yaşıyor. sağlıklı bir ömür diliyorum. Benim dışımda Samsun’da yaşayan erkek ve Gebze’de yaşayan kız kardeşim var. Bir diğer kardeşim Gültekin Akyol. 1992’de Şırnak, Uludere’de şehit edildi.”
TUĞLA FABRİKALARINDA BAŞLADI
Yasemen Akyol ile evli olan Nihat Akyol; Umut adında erkek ve Sıla adında kız çocuk babası. Nihat Akyol çalışma hayatına ortaokul birinci sınıf öğrencisi iken Çorum’da bir tuğla fabrikasında başladı. Askere gidinceye kadarda mevsimlik olarak tuğla fabrikalarında çalışmaya devam etti.
SEÇİME GİDİP ASKER TEMSİLCİYİ DEVİRDİK
Askerden sonra Gebze’ye geldim. Bir ay gibi bir süre markette çalışıp ayrıldım. Daha sonra 1998’de Ferro Döküm’de çalıştım. Buradaki ustabaşım Veli Fidangül, 12 Eylül öncesi Maden-İş temsilciliği yapmış. Onun tecrübelerinden faydalanarak 12 Eylül’de askerlerin görevlendirdiği temsilciyi devirdik. Sendikaya Ferro Döküm’de temsilcilik seçimini dayattık. Sendika seçim yapmak zorunda kaldı ve istediğimiz kişiyi temsilci seçtik. Bir hafta sonra benle birlikte 60 kişiyi işten çıkardılar. Bir yıl sonra bizim seçtiğimiz baş temsilciyi de işten çıkardılar. Ondan sonra fabrikada hiç seçim olmadı.
TEMSİLCİLİKTEN ŞUBE SEKRETERLİĞİNE
1989 yılında Çolakoğlu’nda işe başladım ve Otomobi-İş Sendikası’na üye oldum. Altı ay sonra yapılan delege seçiminde delege seçildim. Eşimde aynı sendika üyesi idi. Onun üyeliği benden üç yıl önce, Kartal’da bir fabrikada çalışıyordu. Daha sonraki yıllarda temsilciliğe aday oldum. Baş temsilci olarak seçildim. 2004 yılında Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze Şubesi şube sekreterliğine seçilene kadar baş temsilci olarak görev yaptım.
YÖNETİMDEN ÖRGÜTLENME
KOORDİNATÖRLÜĞÜNE
2007 yapılan kongrede seçime katılmadım. Şubede örgütlenme uzmanı olarak çalışmaya devam ettim. 1 Eylül 2020 tarihinden itibaren Gebze bölgesinin örgütlenme koordinatörü olarak çalışmaktayım.
“Bir iş yerinde örgütlendik. Malum, yine çıkış. Arkadaşlarla kapı önü direnişimiz sürüyor. Bu sırada işverenle görüşme olanağı oldu. Çıkarılan arkadaşların tekrar iş başı yapılması konuşuyor. Bir direnişçi arkadaşımız, bir tarikat üyesi. Sohbet esnasında, ‘Herkesi işe alırlar ama beni almazlar’ dedi.
‘Neden’ diye sordum.
‘Malum sarık cübbe şalvarı bahane edebilirler’ dedi.
‘Olur mu hiç’ dedim: ‘Sende evine ekmek götürüyorsun.’
‘Yok yok’ dedi: ‘Bizim arkadaşlardan bir tanesi bu gece istişareye yattı. Tüm arkadaşlar iş başı yapıyor sen yapmıyorsun’ diye söyledi. Ve bu arkadaşımıza da diğer arkadaşlarla birlikte iş başı yaptırdık. Bu gün hala aynı işyerinde çalışmaktadır. Bana çok dua etmişti, unutmayacağım bir anıdır. Yani kısaca, ‘Bunlar solcu. DİSK’li, sana sahip çıkmazlar’ yaftalaması. Oysa biz kimsenin diline dinine bakmadan hak aramaya devam ediyoruz.
Yani kısaca fabrikalarda sadece sendikalar örgütlenmiyor tarikatlarda örgütleniyor. Bu örgütlenme süreçlerinde işçilerin sorgulama yeteneği biraz daha artmaktadır.”
“Örgütlenmelerde yüzlerce anılarım var. Bu süreçte en büyük eksiğim yaşananları bir belgeye dönüştürüp yazılı ve görsel olarak bir belge oluşturmamaktır.”
**
“Tozkoparan zor
anlarımda yanımdaydı”
“Bir gün bir işyerinde işgal var. Günümüzde BMİS Gebze 2 No’lu Şube Başkanı olan Necmettin Aydın o dönem şube mali sekreteri. İşçilerle vincin üstündeler, bizler kapıda bekliyoruz. İşgalin üçüncü günü gece saat 24.00, kimseler kalmadı. Yöneticiler içerde işverenle görüşmede. Yağmur hiç durmadan yağıyor. Mustafa Tozkoparan ile ikimiz varız. ‘Ben ıslandım mecbur bekliyorum sen git hasta olacaksam ben olayım’ dedim. ‘Seni yalnız bırakıp gitmem’ dedi. Gece saat 03.00’te anlaşma sağlandı ve öyle birlikte kapıdan ayrıldık. En zor zamanlarımda yanımda olan bir arkadaşımdı. Birçok eylem ve direnişlerde hep birlikte mücadele ettik.
**
O gün bugündür
patronlar gülüyor
“12 Eylül darbesi olduğunda yine Tekirdağ’da bir tuğla fabrikasında çalışıyordum. Henüz 15 yaşımda idim ve darbeyi tam olarak idrak edememiştim. Bir yıl sonra, yine yaz mevsimi idi. Çorum’da çalışıyordum. Bana; aynı işi yaptığımız kişiden elli kuruş eksik ödedi. Patrona sorduğumda, ‘bundan sonra böyle biz ne dersek o olacak’ dedi. Daha sonraki yıllarda o meşhur işverenin söylediği gibi, ‘bu zamana kadar işçiler güldü bundan sonra gülme sırası bizde’ sözünü şahıs olarak yaşamış oldum. O gündür bugündür patronlar gülmeye devam ediyor.”
**
Simliova sınıf mücadelesine inanmıştı
“Yine Gebze Sendikalar Birliği’nin kurulmasında önemli katkıları ve emeği olan, Kristal-İş Sendikası Gebze Şube eski Başkanı Cemal Simliova ile tanışma fırsatı buldum. İşçi sınıfı mücadelesine inanmış ender insanlardan biri idi. Benim takdir ettiğim bir sendikacı olarak anılarımda yaşayacaktır. Onu bir kez daha saygı ve özlemle anıyorum.”
Toplumsal Dayanışma Derneği ile başladım
“Gebze Bölgesinde ilk siyasi ve toplumsal çalışmalarıma Gazeteci Ragıp Demirkol ile, Muharrem Aydın’ın tanıştırması sonrası başladım. İsmail Kadı, Yüksel Genç ve birçok ismin katkı sunduğu Toplumsal Dayanışma Derneği içinde bir çalışma yürütülüyordu. Kendimce katkı sunmaya çalışıyordum. Bu dernek daha sonra kapatıldı. Bu vesile ile Ragıp Demirkol ve İsmail Kadı’yı saygı ve özlemle anıyorum.”