SEN EN İYİSİ KİMSEYİ SEVME, “ÇAY” İÇ…

Dilek ALP



"Dünya mı yıkılsın yoksa bir bardak çay mı içersin? deseler, ben çayımı içtikten sonra dünyanın canı cehenneme derim..."


Yeraltından Notlar, Dostoyevski

*


İrlanda'da birinin evine gidersiniz, size hemen bir fincan çay isteyip istemediğinizi sorar. “Hayır, teşekkür ederim” derseniz gerçekten emin olup olmadığınızı ikinci kez tekrarlar. Emin olduğunuzu, istemediğinizi ifade ederseniz, “ben kendime alacağım senin için sorun olur mu?” diye sorduğunuz an, emin olun “kendinize alacaksanız, ben de alayım o halde…” der ve ona eşlik edersiniz. Sonra bir bakarsınız, mutfakta çay içerken sohbet koyulaşmış.

Amerika'da birisi size bir fincan çay isteyip istemediğinizi bir kez sorar, hayır derseniz bir daha konusu açılmaz. Türkler’i anlatmıyorum, konuyu biliyorsunuz.

Pek çok kültürde çay bir içecekten çok daha fazlasıdır. Sosyal önemi olan bir ritüeldir. Peki, neden?

Çin bilgilerine göre, MÖ 2727'de, İmparator Shen Nong bir çay ağacının gölgesinde su arıtma işlemi yaparken, birkaç yaprak tencereye düştüğünde çayı keşfetti. Tesadüfi içeceğin lezzetini, rengini ve aromasını sevdi ve onu halkı ile paylaşarak ev yapımı bir içecek haline getirdi. Çayı önce tıbbi amaçlarla, sonra da içecek olarak kullandılar. 9. yüzyıldan itibaren çay kültürü, önce Japonya ve Kore'ye, sonra da Orta Doğu'ya yayıldı. Yüzyıllar boyunca Çin dünyanın tek çay ihracatçısıydı.

Hindistan'da bir efsane konuşulur. Budizm'i yaymak amaçlı Çin'den ayrılan Prens Dharma'nın 9 yıllık bu görevi sırasında uyumamaya yemin ettiği, üçüncü yılın sonlarında uyanık kalmak için tesadüfen birkaç çay yaprağını çiğnediği ve bunun ona kalan 6 yıl boyunca uyanık kalma gücü verdiğine inanırlar. Hindistan, dünyanın en büyük çay ihracatçısıdır. Çay üretiminin çoğu evde tüketilir. "Çayların Şampanyası" olarak bilinen “Darjeeling”, Himalayalar’ın eteklerinde yükseklerde yetişir. Süt, şeker ve kakule, zencefil, karanfil ve tarçın gibi zengin aromalı baharatlarla kaynatılmış “Chai” ise siyah çay olarak bildiğimiz klasik karışımdır. Her ev hanımının “Masala Çayı” dedikleri kendi karışımı vardır. Bu bir lezzet rekabeti yaratır.

Japonya'da çay ilk olarak Budist tapınaklarında rahiplere ve yönetici sınıfa servis edildi. Bu tapınak uygulamaları yavaş yavaş Japon kültürünün diğer yönlerini içerecek şekilde uyarlandı ve çay törenleri 1500'lerin ortalarında Rahip Sen Rikyu tarafından sahiplenildi ve Japon Çay Töreni'nin kurucusu olarak kabul edildi. Matcha denilen toz çay, Japon çay seremonisinde kullanıldı. Sosyal hayatta çay içmek alkole alternatif oldu. Lüks olarak başlayan çay, sonunda bir gereklilik haline döndü.

Çay, İpek Yolu'nun bir parçası olan "Büyük Çay Yolu" üzerinden Rusya'ya geldiğinde yolculuğunun 18.000 km’si tamamlandı, bu yürüyüş 16 aydan fazla sürmüştür. Ruslar çoğunlukla siyah çay içiyor, şeker veya reçel ile tatlandırıyorlardı. (13. yüzyıldan beri kullanılan, Moğol su ısıtıcısından ilham alınan semaver olmadan Rus çayını hayal edemezsiniz.)

1900'den önce İran'da çay üretimi yoktu, ancak 1895'te Kashef Al Saltaneh adlı İranlı bir diplomat İran'a çay üretimini getirmeye karar verdi. Hindistan'a giderek Fransız bir işadamı kılığına girerek ticareti öğrendi, çay fidanı ve tohum kaçakçılığı yaparak İran'a gitti. Bugün İran Çayının babası olarak biliniyor, heykeli ise çay müzesine ev sahipliği yapıyor.

Çay, Avrupa'ya ulaşmadan çok önce kervan yollarıyla Moğol topraklarına, Müslüman ülkelere ve Rusya'ya yayıldı. Tüm Arap ülkelerinde çay yüzyıllardır en popüler içecek olmuştur. Fas'ta ziyaretçilerin vazgeçilmezi olarak kabul edilen çay, oldukça rafine bir şekilde servis ediliyor. Kabul odasında tütsü yakılıyor, misafirler koltuklarına otururken ellerini gül veya portakal çiçeği suyuyla yıkıyorlar, rengârenk çay bardaklarında servis edilen çay, sıcak nane çayıdır.

Üretimde en popüler çaylardan biri olan Seylan Çayı, adını Sri Lanka'dan almaktadır. Kahve tarlalarının zarar görmesinden sonra çay yetiştiriciliğine başlayan Sri Lanka'da çay; süt, hindistancevizi ve beyaz şekerle karıştırılan bir hurma şekeri özsuyu ile birlikte tüketilir. Müslüman ülkeler, dünyadaki en yüksek çay tüketicileri arasındadır. Bu, geleneksel çay evlerinde süslü bardaklardan çay içmek, hemen hemen her evde semaverlerle, gün boyu çay içme geleneğini yaratmıştır.

Fransa’da sağlık nedenleriyle düzenli olarak çay içen ilk kişi Kral Louis'tir. Kalp rahatsızlıklarına karşı koruyucu bir önlem olarak kendisine reçete edildi. Fransız devriminden sonra popülerliğini yitirdi ve 19. yüzyılın ortalarına kadar mütevazı bir kullanım gördü. Sonradan günün her saati için özel bir çay olduğu noktasına kadar büyüdü. Binlerce çay evleri açıldı. "Fransız Çay Sanatı" diye bir kavram yayıldı ve bunu hamur işleri ile zenginleştirdiler.

Çin dışında, İrlanda Cumhuriyeti ve Birleşik Krallık dünyadaki en büyük çay tüketicisidir. 17. yüzyılda kahve işçi sınıfının tercihi, sıcak çikolata ise üst sınıfların tercih ettiği içecek olduğunda, çay batı dünyasına yeni tanıtılmıştı. "Çay saati" kısa sürede İngiliz yaşamının önemli bir özelliği haline geldi.

ÇAY DEVRİMCİ Mİ?

Dünyanın bazı bölgelerinde çay evleri, erkekler için sosyal toplanma yerleri olarak hizmet verdi, ancak aynı zamanda entelektüellerin ve devrimcilerin bir araya geldikleri yerlerdi. 1911'de Çin'de Kültür Devrimi başladığında, yetkililerinin yaptığı ilk şey, kâfirler ve cadılar için sığınak olduklarını iddia ederek tüm çay evlerini kapatmak oldu. Sonradan tekrar açılan çay evleri, her şeyin tartışılabileceği, kültür ve ruh eksikliğine, siyasetin ahlaksızlığına ve genç neslin cahilliğine karşı savaşan, herkesin hayran kalabileceği bir yer olarak hizmet ediyor.

İran'da her mahallenin, iş dünyasını, toplumu, siyaseti tartıştığı bir buluşma yeri olarak hizmet veren kendi çay evleri vardır. Tüccarların müşterilerle görüşme yapabileceği yerel pazarlara hizmet eder. Bir çay evi, geleneksel ve egemen değerlerin yaşatılmasında buluşma yeri olarak rol oynar.

1773'teki “Boston Çay Partisi” olarak bilinen eylem, İngiltere'den Amerikan kolonilerine ihraç edilen çayın yüksek vergilerini protesto etmek için üç gemi dolusu çayın limana dökülesiydi. Gelişme yıllarında ABD, yeşil çay tüketen bir kültürdeydi, İkinci Dünya Savaşı'na kadar, ABD’de en çok tüketilen sıcak içecek çaydı. 1904’de ABD buzlu çayı popülerleştirerek küresel çay kültürüne katkıda bulunmuştur.

TÜRKLER VE ÇAY

Biz dünya çapında en büyük beşinci çay üreticisi değil; aynı zamanda gezegenin kişi başına en çok tüketen tüketicileriyiz. Bizler için bir içecekten daha fazlasıdır: ulusun sosyal yaşam dokusunun açık bir özelliğidir.

Düşünülenin aksine, çay tarımı Türkiye Cumhuriyeti'nin topraklarına çok geç geldi. Osmanlılar çaya 16. yüzyılın başlarında aşina iken, imparatorluğun modernleşme çabalarının ardından, içecek ancak 19. yüzyılın ilk yarısında popülerlik kazandı. Ege ve Marmara denizlerinin Osmanlı kıyılarında başarısız bir ekim girişiminin ardından, ilk başarılı çay yaprağı hasadı İmparatorluk başkentinden çok uzakta - Rusya İmparatorluğu'na bitişik Karadeniz kıyısında gerçekleşti. Günümüz Hopa, Artvin ve Rize şehirlerinden yerel işçiler Rusya'dan çay fidanı getirdi. 20. yüzyılın başında Arap Yarımadası'nın kaybının ardından kahvenin azalması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte çay yetiştirilmeye başlandı. Devlet önderliğindeki çay ekimi, Karadeniz bölgesine yavaş yavaş kalkınma getirmeye başladı. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından çay tüketimi üç katına çıktı ve Türk çay endüstrisi gelişti. Türk usulü “Çaydanlık” ile çay hazırlama ve servis etme şekli bulaşıcı olarak yayıldı. “Tavşan Kanı' benzetmesi çayın gücünün bir göstergesi haline döndü. Özel tasarım “ince belli” bardaklar tasarlandı. İkonik çay tabakları üretildi.

Sokak köşelerinde, kafelerde, restoranlarda, tavernalarda, kahvelerde, işyerlerinde ve basitçe insanların toplanmak veya vakit geçirmek için sebepleri olabileceği her yerde çay bulabileceğiniz bir kültürel düzenimiz var memleketimizde. Bu topraklarda çay tüketime yönelik bir içmelik değildir. Çay servisi ve içilmesi, geleneksel sosyalliğimizin temel taşıdır, sohbetin harcıdır.
Unutmayın bu coğrafyada her havada çay içilir lakin HERKESLE İÇİLMEZ.

O halde,
Hayatta daha fazla ne olabilir? demeyin.
Oluyor.
Dahası da olacak, daha fazlası da…
Neyse, çay var mı?