Türkiye işçi sınıfına selam olsun…
Tarihine altın harflerle yazılan şanlı 15-16 Haziran direnişinin bize bıraktıkları ve öğrettiklerini, bir kez daha anımsamanın gereği var diye düşünüyorum.
15-16 Haziran aslında nedir ?
Ve nasıl aşılabilir ?
Soruya yanıt vermek ve yeni yöntemleri örgütleyebilmek, işçi sınıfının içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması ve iktidarı hedeflemesi açısından çok önemlidir.
Geride kalan yıllar, yani 44 yıl bize bunu işaret ediyor…
Henüz aşılamayan ve özünde siyasi bir hareket olan 15/16 Haziran Direnişi, günümüzde de sınıflar mücadelesinde tutulacak ‘ana halka’yı işaretliyor. Bu ana halkanın temelini de, işçi sınıfının sendikal ve siyasi birliği oluşturuyor.
Peki, 15-16 Haziran Direnişi günümüzdeki sınıflar mücadelesine neleri hatırlatıyor ve neden bir türlü aşılamıyor ?
15/16 Haziran Direnişi’nin işçi sınıfının sendikal ve siyasal birliği mücadelesindeki yeri ve önemi neydi?
O günkü sendikal hareketlerle siyasî sol örgütlerin konumu nasıldı?
Günümüzdeki sendikal ve sol siyasal örgütlenmelerin açmazları nereden kaynaklanıyor ve neden bir türlü aşılamıyor?
Bu eylemle burjuvaziye ve işçi sınıfı adına politika ürettiğini sananlara nasıl bir ders verilmişti?
Kısacası, bu direniş’in özü neydi?
Geride kalan yıllarda bu sorulara yanıt arandı. Kimilerine göre yanıtlar bulundu ama kimilerine göre de, işçi sınıfı ve devrimci hareket bu sorulara yanıt üretemediği için istenilen sıçramayı bir türlü gerçekleştiremedi.
Bugün gelinen noktada durum ne kadar farklı dersiniz ?
Bence, çok fark yok. En önemli fark, bugün için işçi sınıfının yeniden tanımlanması gereğidir...
15-16 Haziran Direnişi’ne bakınca şunları görmek gerekiyor…
Bazı DİSK yöneticileri, sendikacılar, sınıf bilinçli öncü işçiler, ilerici gençler, devrimciler, komünistler gözaltına alınıp, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanıyor.
Direnişi tabanda örenler, sosyalizmi ve hareketin haklılığını savunan kadrolar hüküm giyiyor, direniş örgütlenmesinde ilk rolü belirleyen ve sonradan “caydım” diyen sendikacılar beraat ettiriliyor ?
Bu durumu açıklayacak bir söylem var mı ?
Geride kalan yıllarda, benzer sorulara hep yanıt aradık ama yaşam yerinde durmadığı için kavgayı aralıksız sürdürme uğruna eksik ve yanlışları da içimizde barındırarak büyüdük.
Sonuç, yeni model ‘’biat eden’’ işçi sınıfı ve politik tavırdan uzak ‘’kendiliğin müdahale daha doğru’’ diyebilen sendikacılar…
15-16 Haziran Direnişi karşısında yurtdışına kaçmak için hava alanlarında bilet kuyruğuna giren sermaye sınıfı, artık aynı korkuyu yaşamıyor. İşçi sınıfı, emekçiler ve sosyal muhalefet dinamikleri de, gerekeni algılayıp yol almak yerine günü kotarmaya çalışıyor.
Geride kalan yılların bize öğrettiği şey;
İşçi sınıfı iktidarı için ihtiyaç olan emek güçlerini buluşturmak, onları seferber edip tüm kadroları kucaklayacak inisiyatifler oluşturulmasının gereğidir…
Her ne koşulda olursa olsun, Türkiye İşçi Sınıfına Selam.
Nazım Hikmet’in dediği gibi,
Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!