Gebze’nin bugün hayatta olmayan, birbirine zıt karakterde ama ortak kaderi paylaşan iki belediye başkanı var. 12 Eylül 1980 askeri darbesinde görevden alınan, 2014 yılında kalp krizinden hayatını kaybeden CHP’li Sedat Tüze.
28 Şubat sürecinde 13 aylığına tutuklu yargılandıktan sonra görevine geri dönen ancak çok bariz şekilde gördüğü işkencenin tetiklediği kanserden ötürü 2007’de hayatını kaybeden Refah Partili ve ardından Fazilet Partili, Ahmet Penbegüllü.
İLK TEPKİSİ, “ALLAH KURTARSIN” OLDU
Sedat Tüze’nin oğlu Serdar Tüze, Penbegüllü’nün gözaltına gün o göz altıyı çok kısa süre sonra öğrenen babası merhum Sedat Tüze’nin tepkisini hiç unutmuyor: “Babamın merhum Ahmet Penbegüllü’nün gözaltına alındığını öğrendiğinde ilk tepkisi, ‘Allah kurtarsın’ oldu. Yani o durumu, hele ki haksızlık yaşıyorsa, çok iyi biliyordu.”
TORUNUN PSİKOLOJİK İŞKENCE ŞÜPHESİ
Merhum Sedat Tüze’nin torunu, Sevgül – Serdar Tüze çiftinin oğlu Tunahan’ı dizimizde Z kuşağı temsilcisi olarak ağırladık. Bir süre önce Sevgül Tüze ile bir Z kuşağı annesinin kaygılarını irdelemeye çalışmıştık. Tunahan Tüze’ye ilk sorumuz dedesinin yaşadığını yorumlatmak oldu. Belirttiğimiz gibi Penbegüllü’nün ölümünü işkence tetiklemişti. Sedat Tüze gözaltına alındıktan sonra fiziki işkence görmedi ama torunu psikolojik işkence gördüğünden, kendi içine attığından ve hastalığının tetiklendiğinden ötürü hayli şüpheli:
DEMOKRASİYE HAKARETTİR
“Halkın seçmiş olduğu bir bireyin askeri darbe ile görevden alınması demokrasiye yapılmış bir hakarettir. Siyasi olarak bir takım mevkilere gelmiş ve duyduğum kadarıyla başarı edinmiş biri olarak, siyasette önü açık birinin bu şekilde önünün kesilmesi, onun yanı sıra bu insanların ailelerinin yaşadığı psikolojik problemler çok ağır. Cezaevlerinde yapılan işkenceler, sağ sol davalarının kişiler üzerindeki psikolojik durumlar önemli. Bunlar hem dedemin hem diğer hayatına kaybedenlerin ölümüne sebep olabilir. Dedemin hastalığını belki o dönemde gördüğü baskıların psikolojik sıkıntısını kendi içinde tutması tetikledi.
15 TEMMUZ’DA KIBRIS’TA İDİM
Ben 2000 doğumlu bir birey olarak 1980 darbesinin çok etkilerini yaşamadım. Bir darbe girişimini (15 Temmuz) gördüm. Anlatılanlardan ötürü onun da bir darbe olmadığı kanaatindeyim ama onu da Kıbrıs’ta olduğum için çok takip edemedim. Genel anlatılanlar; bazı kesimlerin bundan memnun olduğu, Hükümet’in askeri darbeyle indirilmesinin bazı kesimleri mutlu edeceği yönünde.
HAKSIZLIK OLUR KARŞI TARAF KESKİNLEŞİR
İçinde yer aldığım insanlar, sisteme muhalif olsalar dahi askeri darbelerin yıkımlarının çok daha ağır olacağı ve kitleleri ayrıştıracağı kaygısındaydı. Darbeyi destekleyen kesim, haksız yere bir Hükümet’ten indirme olduğu için daha da yükselecektir. Hükümet’ten memnun olmayan kesim de Hükümet’in devrilmesinden dolayı diğer karşı tarafa daha da keskinleşmeye başlayacaktır. O yüzden seçimle gelen insanların seçimle gitmesi en doğrusu olur.
Kimse kimseyi konuşa
Konuşa değiştiremez
Kendisini siyaseten sosyal demokrat olarak tanımlayan Tunahan Tüze dedesi ile birlikte annesi ve babasının şahsında bir hatta iki aile geleneğini sürdürüyor. Kendi görüşleri, okudukları ve dinlediklerinin kendisini etkilediğini ama aktif bir siyasi rol almadığını kaydeden Tunahan Tüze’nin memlekette yerleşik gerilim haline dair tespitlerdi ise şöyle:
“Gerilim olduğunda konuşulup anlaşılabiliyor ama ben siyasette bir insanın bir diğerinin düşüncesini, fikrini anlata anlata değiştireceğine inanmıyorum.
Bir arkadaş grubu içindeyim. Dinleye dinleye; kendi bildiğimiz doğruları ve karşımızdakinin doğrularını dinleyerek ortak bir paydada buluşmaya çalışıyoruz. Genelde siyasi konuşmalarda da birleştirici olmaya çalışıyoruz. Bu konuda gerginlik yaşamanın, saçma sapan bir sebepten yüzüne baktığınız insanların bir daha yüzüne bakamama, 4-5 yıllık bir arkadaşlığı bitirmek gibi bir niyetimiz yok.”
----
Ben kurcalayarak, babam hala
kılavuz okuyarak öğreniyor
Bilgisayar ve teknoloji ile özdeşleştirilen Z kuşağı içinde yer alan Tunahan Tüze de her evlat gibi anne ve babasıyla kuşak çatışmasına zaman zaman giriyor. Tüze’ye önce kuşaklara dair düşüncesini sonra o çatışmayı sorduk:
Z KUŞAĞIYSA Z KUŞAĞIYIM
“Babamlar bir başka kuşakta, ben başka kuşaktayım. Çok çatışma diyemeyiz aslında ama anlaşamadığımız ya da ona mantıksız gelen şeylerin bana mantıklı geldiği gibi durumlar olabiliyor. Bu yaşanmışlıklardan kaynaklanıyor yani bir kuşak olayı olduğuna inanıyorum. Kendime de, ‘Z kuşağı’ deniyorsa ben Z kuşağıyım.
ARKADAŞLARIMDA GENELLİKLE KURCALARLAR
Bunu en fark ettiğim nokta, teknolojik aletler noktası. Bence bazı şeyleri bilmesem dahi kurcalayarak öğrenirim. Genelde babamlar o alete dokunmadan, bir şeyler okuyarak öğrenme çabasındadır. Kullanma kılavuzunu okurlar. Ben direk severim. Biraz okumayı sevmemekten kaynaklı da olabilir. Kurcalayarak öğrenmek daha çok hoşuma gidiyor. Arkadaşlarım da genel olarak kurcalarlar.”
Cookiees kulağa daha hoş geliyor
Tüze Ailesi’ni Cookiees Kafe’de ağırladık. Tunahan Tüze’ye tabelalardaki İngilizce tanımlara tepkisini de sorduk: “İngilizce kelimelerin tabelaları da yaygınlaşması, cazipleşerek dikkat çekme çabası. Bilgisayar oyunlarında dahi bazı niklerimi İngilizce yazıyorum. Bu okunuşunun bana hoş gelmesinden olabilir. Ya da çevreye daha çekici olmasından kaynaklı olabilir. Bir pazarlama tekniğidir aynı zamanda.
GLOBALLEŞEN DÜNYADA İHTİYAÇ
Bazen konuşma dilimde dahi Türkçesini unutup İngilizcesini söylediğim oluyor. Bu globalleşen dünyada ihtiyacımız olan da bir şey. Tabelaların İngiizce olması beni rahatsız etmiyor. Bir fark hissetmiyorum. Cookiees ile Kurabiyeler arasında bir fark hissetmiyorum. Kurabiye, okunuşunda bile yani onun yanında Cookiees hoş duruyor bence.”